Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Ekol TV'de Armağan Çağlayan'ın sunduğu Sorgusuz Sualsiz programına konuk oldu. İşte Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar;
SAYIN ERDOĞAN DOĞRU BİR ADIM ATTI
Türkiye'de bazı şeyler o kadar anormalleşti ki, normal olan şeyler sanki özel bir süreç gibi geliyor. Aslında demokratik sistem olan ülkelerde iktidar partisiyle ana muhalefet partisi ve diğerlerinin görüşmesi normaldir, görüşmemesi anormaldir. O yüzden bu dikkat çekici. Ben ilk anda destek verdim. Türkiye'nin kutuplaşmadan uzaklaşması için doğru bir adımdır. Sayın Erdoğan'a karşı olan politikalarımız biliniyor ama Sayın Erdoğan orada doğru bir adım attı. Sayın Özgür Özel de doğru bir yaklaşım sergiledi.
Son günlerde MHP'nin açıklamalarıyla biraz eksen değişti ama her ne suret olursa olsun, bu diyalog süreci ihtiyaç duyulan bir süreçti. Kutuplaşmadan beslenenler diyalog istemez. Karşı çıkanların halkın taleplerini göz önüne almalarını tavsiye ederim.
6'LI MASA SEÇİMLERİN ALTYAPISINI OLUŞTURDU
Ben olayların iklimine bakarım. 6'lı masanın oluşturduğu toplumsal yumuşama iklimi olmasaydı Sayın Erdoğan ile Sayın Özel buluşmazdı. İki ismin buluşması Türk siyasetine nasıl nefes aldırdıysa bunun arkasında 6'lı masa var. Dolayısıyla o birikim olmamış olsaydı bu netice alınmazdı. Önemli bir teşebbüstü. Başarılı olamadı ama seçimlerin altyapısını oluşturdu. Şu anda da olsa ne zaman bir diyalog olursa ben orada hazır olacağım.
ERDOĞAN'DAN GÖRÜŞME DAVETİ GELİRSE HAYIR DEMEM
Sayın Bahçeli'yle görüştük. Meclis'te gruplarımız yan yana. Sayın Erdoğan'la 2019'dan bu yana görüşmedik. Ama ben hiçbir zaman görüşmeye uzak olmadım. Görüşme daveti gelirse hayır demem. 7.5 yıl Ankara'da Erdoğan ile beraber oldum. İstanbul'a 2-3 günlüğünde geldiğimde bazı haller oldu ki havalimanında üzerimi değiştirdim. Bu kadar beraber olduğumuz bir siyasi lider. Aynı zamanda insani ilişkimiz var.
Sayın Erdoğan'a Gazze savaşının başladığı günlerde hemen mektup yazdım. Tanıdığım bütün liderlere mektup yazdım. Düşüncelerimi paylaştım. İhtilaf olması için. Sayın Erdoğan'a bir mektup daha yazdım. Türkiye'nin atması gereken 12 adımı zikrettim. Yapılırsa Türkiye hem ateşkese katkı da bulunur hem de Türkiye açısından itibar vesilesi olur diye. Ama cevap gelmedi. Talepte bulundum. Eğer oradan bir davet gelirse buna asla hayır demem.
AK PARTİ'DEN UZAKLAŞANLARA ADRES OLUŞTURAMADIK
AK Parti ve CHP arasındaki kutuplaşmaya karşı hep ikisinin arasında hep üçüncü yolu savundum. Sayın Babacan ve Karamollaoğlu'na bir teklif götürdüm. Gelin biz üçlü bir ortak zemin araştırması yapalım. AK Parti'den kopan kitleler CHP'ye yönelmez. Hemen böyle bir durum olmaz. Burada bir çekim alanı oluşturalım dedik. AK Parti'den rahatsız olanın gideceği bir adres oluşturamadık. O yüzden ben 2021'de bu üç partinin iş birliğini teklif ettim. Sayın Babacan olumsuz baktı. O zaman olmadı.
GAZZE'DE YAŞANILANLAR İNSANLIK DIŞIDIR
Olayların arkasında kim var bilmiyorum. Filistin-İsrail arasında daha önce üç kez arabuluculuk yaptım. Dolayısıyla ben baktığımda insani boyutuyla bakarım. İkinci uluslararası boyutundan bakarım. Sonra da bizim Türkiye'nin tarihi sorumlulukları ve çıkarlarından bakarım. İnsani açıdan bakıldığında Gazze'de yaşanılanlar insanlık dışıdır. Artık bu savaş İsrail ile insanlık arasındadır. 7 Ekim'den bu yana dünyanın en önemli 139 akademisyeninin toplanmasına öncülük ettim.
KAHVE DÜKKANI BASMAK PROTESTO DEĞİLDİR
En saygın protestolar ABD'de oldu. İsrail'e karşı bir tek kelime ettiğinizde üniversitelerden atılırsınız. Dolayısıyla cesaret işidir. ABD'deki bu saygın akademiler riskleri göze alarak protestolar yaptılar. Türkiye'de olana bakıyorum; 3-5 kişinin kahveleri basması bir protesto değildir. Gerçek tepki vermesi gerekenler üniversiteler ve STK'lardır. Bütün dünya ayaktayken Türkiye akademyası tepki vermedi. Akademya köleleştirildi.
AK PARTİ VE MHP ARASINDAKİ FARKLAR ÇOK DERİN
İYİ Parti ve bizim partimiz kurulurken bedeller ödedik. Biz partiyi kurduktan sonra artışlar oldu. Biz önünü açtık. Biz partinin sayılarının artmasını doğru görmem. Ama siyasetteki dağınıklığı da doğru görmem. Siyaset bu dağınıklığı kaldırmaz. İnsanlar çok parti görünce iki büyük partiye doğru oylarımızı yöneltelim diye düşünüyorlar. İnsanlar güçlüyü tercih ediyor bu kez. Bugün AK Parti ile MHP arasındaki farklar, DEVA ile Gelecek hatta Demokrat Parti arasındaki farklardan çok daha derin. Cumhur İttifakı'nda bir araya geliyorlar, parti kimlikleriyle korunmaya çalışıyorlar.
Siyasi kimlikle kalmak şartıyla, Türkiye'nin sorumluluğunu üstlenmiş bakanlar, bürokratlar bir platform oluşturmalı. Bu dağınıklığı giderelim diyenlere söylüyorum.
Biz bir araya gelelim diyelim ki; yarı reform paketinde, ekonomi paketinde şunlara dikkat edilsin. Hükümete yol gösterelim. Şimdi onların tavsiyeye ihtiyacı var. Sayın Erdoğan ile Sayın Bahçeli'nin görüşmelerinin kendi X kişi dışında bilgisi yok dışarıda. Partinin kurumları çalışmıyor. Sayın Erdoğan ya da Sayın Bahçeli tarafından alınıyor kararlar. Onların da tavsiyeye ihtiyaçları var. Biz doğruları söyleyelim.
KOALİSYON OLSAYDI HER ŞEY BAŞKA OLURDU
Koalisyon olsa her şey başka olabilirdi. Şu anki AK Parti CHP gibi bakmamak lazım. Ben koalisyon görüşmelerine başlamadan önce AK Parti MYK'sında tek tek görüş aldım. 50 MYK üyesinden görüş aldım. Ne tavsiye edersiniz diye. Şimdi o görüşmelere istinaden konuştum. Uzun süre ayrı kalmış iki yapıyı tekrar koalisyonda toplamakta zorlanıyorsunuz. AK Parti içinde koalisyon fikrine sıcak olmayanlar vardı. Çok güzel dokümanlar ortaya çıktı o dönem. Sağlıklı bir şey çıkarmış olsaydı Türkiye'de işlerin çok daha fazla seyredeceği bir konjektör doğardı.
DEVLETİN KURUMSAL YAPISI ÇÖZÜLMÜŞ DURUMDA
Önümüzdeki dönemde bu kutuplaşma karşısında devlet aklını ve devletin kurumsal yapısı çok çözülmüş görüyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı 2016'daki gibi saygın mı? Evet darbe teşebbüsü dolayısıyla TSK'da ciddi düzenleme yapılması gerekiyordu ama TSK'nin Genel Kurmay Başkanlarının ve Kuvvet Komutanlarının ilişkisi sağlıklı bir hiyerarşiye oturdu mu? Türkiye'de devletin akli bir şekilde yeniden tanzime ihtiyacı var. Devlet aklı, millet vicdanıyla birleşmeli. O yüzden siyasetçi olmaya gerek yok. Buradan çağrıda bulunuyorum. Bir araya gelelim ve tartışalım.
MÜLTECİ SORUNU BANA YIKILMAYA ÇALIŞILIYOR
Mülteci konusu dünyadaki bir numaralı gündem maddesi. Sadece Türkiye'de değil. Dolayısıyla bu önemli bir meseledir. Tüm boyutlarıyla ciddiyetle ele alınması gereken bir meseledir. Türkiye'deki mülteci sorunu ise, şahsen bana da dönük eleştiriler oluyor. 8 yıldır hiçbir resmi görevim yok, ondan önce de dışişleri bakanıyım. Kimse onlara bir şey demiyor. Mülteci sorunu bana yıkılmaya çalışılıyor.
TÜRKİYE'DEKİ MÜLTECİ SORUNUNUN 3 SEBEBİ VAR
2016'da ayrıldığımızda dahil sokakta bu görüntüler var mıydı? O zaman da hatalar olmuş olabilir. Ama Türkiye'deki mülteci sorunun 3 sebebi var. Birinci Suriye savaşı. İkincisi Afganistan'dan gelenler. Bu 2021 yılında başladı. ABD, Afganistan'dan çekilip Taliban'a devretmesiyle kitlelerde kopukluklar oldu. Aslında o sorun İran'ın sorunu. Ama biz iyi yönetemedik. 3'ncüsü ise 250 bin dolara vatandaşlık vermek. Şiddetle buna karşı çıkıyorum ve çıkmaya da devam edeceğim.
2016'da bizim Avrupa'yla yaptığımız çerçeve mutabakatta geri kabul anlaşması vize serbestisi ile birlikte uygulanacaktı. Ama hiçbir zaman uygulanmadı. Avrupa Birliği ile vize serbestisi düşünüyorsanız geri kabul anlaşması yapmak zorundasınız. Suriye konusunda da eğer o günkü mutabakat uygulansaydı 1 milyon mülteci Avrupa'ya düzenli olarak gidecekti.
CUMA NAMAZINI ŞAM'DA KILACAĞIM SÖZÜ ERDOĞAN'A AİT
Cuma namazını Şam'da kılacağım diye bir şey demedim, söz konusu değil. Milyon kez söyledim. Bu bana ait bir cümle değil. Bu Erdoğan'a ait bir cümle. Bana saldırmak kolay. 8 yıldır görevde değilim ben.
2007 YILINDA GİZLİ GÖRÜŞME İÇİN ŞAM'A GİTTİM
2007 yılında Suriye-İsrail görüşmelerini yapıyoruz. Gizli görüşme için Şam'a gittim. O günlerde İsrail Hamas liderlerinden birini öldürdü. 2-3 araba değiştirerek beni bir yere götürdüler. Ve görüşmeyi yaptım. Kimse bilmez 2008'de bizim askerimiz Kuzey Irak'a girdiğinde ben IKBY yöneticileriyle Bağdat'a gittim. Arabamız kurşunlandı. Başdanışmandım. Ama bunları göze alacaksınız. Bir kez bile tereddüt etmedim. Bu yolla bıktıramazlar beni. 8 yıldır görevde olmamış birine tüm yükleri yıkarak yıldıramazlar beni.
TÜRKİYE'DEKİ VİZE SORUNUNUN BAŞLANGICI 12 EYLÜL DARBESİDİR
Türkiye'deki vize sorunlarının başlangıç noktası 12 Eylül darbesidir. 12 Eylül darbesine kadar Avrupa'ya vize yoktu. 12 Eylül rejimi Türkiye'den bazılarının kaçacağını düşünerek Avrupa ülkelerinden Türklere vize konmasını istediler. Haziran 2016'da serbest vizeye geçilecekti. Eğer bana karşı darbe yapılmamış olsaydı 30 Haziran'da Türk vatandaşlar Avrupa'ya vizesiz gidilecekti.
Halk devletin kendisine sahip çıktığını görmek ister. Avusturalya'da bir Türk öğretmen boğuldu. Duydum aradım. Cenazeviymiş. Baba çıktı. Ben Davutoğlu'yum dedim. Bir ihtiyaç var mı diye sordum. Daha sonra telefon açık kaldı ama kapandı sandı. Arkada konuşuyorlar. Vallahi o. İşte devlet bu kardeşim dedi. Ben o sırada duyuyorum, tüylerim diken diken oldu.
Ayrıntılar geliyor...