Son dönemde, insanların savaş bölgelerine ve felaketlerin yaşandığı yerlere seyahat etmeye yönelik ilgisi artış gösterdi. Bu trend, askeri saldırıların, yıkımın ve trajedinin yaşandığı alanları ziyaret eden bazı “macera tutkunları” için rahatsız edici bir alışkanlık haline gelmiş durumda.
AKTİF ÇATIŞMA BÖLGELERİ ROTAYA EKLENDİ
Eskiden yalnızca Auschwitz Toplama Kampı, 11 Eylül saldırılarının gerçekleştiği yer, Mandela’nın hapsedildiği Robben Adası ve Çernobil Nükleer Santrali gibi geçmişin karanlık hatıralarını taşıyan yerler ziyaret edilirken, artık aktif çatışma bölgeleri de turizm rotalarına eklendi.
SAVAŞ TURİZMİ MODA OLUYOR
Uzmanlara göre, karanlık turizmin artan popülaritesinde medyada yer alan belgesel, film ve dizilerin etkisi büyük. Özellikle, çatışma bölgeleri ve yıkım alanları, romantize edilmiş bir anlatıyla sunuluyor, bu da turistik cazibeyi artırıyor. Örneğin, İsrail’in Gazze sınırındaki yıkım bölgeleri, son dönemde ziyaretçilerin ilgisini çeken yeni turistik noktalardan biri haline geldi. Ivanka Trump, Jerry Seinfeld gibi ünlü isimler bölgeyi ziyaret edip harabe alanlarda poz veriyor.
“DONBAS SAVAŞ TURU”
Aynı şekilde, Ukrayna’daki çatışma bölgeleri de karanlık turizmin merkezi haline geldi. “Donbas Savaş Turu” adı verilen bir tur, turistleri çatışmanın ön cephelerine götürerek, yerel halk ve gönüllü savaşçılarla tanışma fırsatı sunuyor. Kiev’de ise, füze saldırılarının izleri ve hasarlı askeri araçları içeren özel turlar düzenleniyor. Ancak, bu bölgeleri ziyaret eden turistler ciddi riskler alıyor. Ziyaretçilere, Sivil Savunma Sistemleri’nden hava saldırı uyarısı almak için “Air Alarm” uygulaması yüklemeleri öneriliyor. Bu karanlık turizm trendi, savaş ve felaketlerin adeta turistik birer ürüne dönüştüğü eleştirilerini beraberinde getiriyor.