Tarih sahnesinde sıklıkla karşılaşılan ve oldukça kanlı geçen Güney Amerika darbelerine bir yenisi daha eklendi. Bolivya'nın 200 yıllık tarihindeki 192. darbe girişimi Çarşamba günü gerçekleşti. 


Askerler önemli hükümet binalarının bulunduğu La Paz'daki Murillo Meydanı'nı kapattı ve başkanlık sarayının etrafını çevreledi. Gün içinde ise zırhlı araçlar ve silahlı birlikler, ülkenin yönetimsel başkenti La Paz'ın merkezini ele geçirmişti.

Bolivya Devlet Başkanı Luis Arce, sosyal medyada bunların düzensiz ordu birlikleri olduğunu ve "darbe girişiminde" bulunduklarını söyledi. Sonrasında bu girişimi kınayarak demokrasiye saygı duyulması çağrısında bulundu. Arce, askeri birliklerin dağıldığını ve polisin meydanın kontrolünü ele geçirdiği bildirdi. Hükümette değişiklikler olacağını ancak Başkan Arce'yi "tanıdığını" söyleyen, meydanın kontrolünü ele geçiren birliklerden sorumlu General Juan Jose Zuniga gözaltına alındı.

Askerlerin, Zuniga'nın yerine atanan General Jose Wilson Sanchez'in emriyle geri çekildiği bildirildi.

Eski solcu başkan Evo Morales'in gelecek sene ülkede yapılacak seçimlerde, eski müttefiki Arce'ye karşı yarışmayı planladığı yönündeki açıklamalarıyla ülkede uzun zamandır tansiyon yüksekti. Hem iktidardaki sosyalist parti hem de ülke genelinde siyasi belirsizlik hakim durumdaydı.

Arce’nin halkı darbeye karşı sokağa çıkma çağrısının ardından hükümet destekçileri de başkanlık sarayının bulunduğu Murillo Meydanı'nı kuşatan orduya karşı harekete geçti.

Askerler başkanlık sarayının etrafını sardığı sırada, Bolivya hükümeti bakanlarından Maria Nela Prada, Facebook hesabında hükümet binasının penceresinden durumu gösteren bir video paylaştı.

Prada videoda “Halkın sarayındayım. Gördüğünüz gibi burası silahlı tanklar ve birliklerin ele geçirdiği Murillo Meydanı" diye konuştu.

Öte yandan darbenin öncüsü olan General Juan Jose Zuniga, Murillo Meydanı ele geçirildikten sonra "Bu vatanı kurtaracağız" diyerek ordunun amacının "gerçek demokrasiyi yeniden kurmak olduğunu söyledi.

Ayrıca, hapisteki eski lider Jeanine Anez de dahil olmak üzere "siyasi mahkumların" serbest bırakılacağını sözlerine ekledi.

Ardından Başkan Arce, sarayının dışında silahlı askerler varken bir konuşma yaparak "Bugün ülke bir darbe girişimiyle karşı karşıya" dedi. "Bolivya halkının demokrasi adına darbeye karşı örgütlenmesine ve harekete geçmesine ihtiyacımız var. Darbe girişimlerinin Bolivya'da bir kez daha can almasına izin veremeyiz" diye konuştu.

Arce, darbe girişiminden önce, General Zuniga'nın görevden alınmasının planlandığını söylemişti.

Birkaç saat sonra ise askerlerin meydandan çekildiği ve polisin meydanın kontrolünü ele geçirdiği bildirildi. General, Pazartesi günü katıldığı televizyon programında gelecek yıl yeniden aday olması halinde eski solcu başkan Evo Morales'i tutuklayacağını söylemişti.

Morales, 2019 seçimlerine hile karıştırıldığı iddiaları üzerine yapılan protestoların ardından genelkurmay başkanının kendisini istifaya çağırması üzerine başkanlık görevinden ayrılmıştı.

Arce ise ülkede belirsizliğin hâkim olduğu bu dönemin ardından başkan seçilmişti. Eskiden müttefik olan Morales şu anda Arce'e karşı çıkıyor ve gelecek sene yapılacak seçimlerde ona karşı aday olmayı düşünüyor.

Bolivya 2019 yılına kadar, yani 194 yılda 190'ıncı darbeye veya darbe girişimine ya da devrime tanık oldu. Morales’e 2019 yılında yapılan bu darbeyle 191'inci darbe gerçekleşmiş oldu. Elbette bu girişimlerin hepsi başarılı değildi; ancak temelde ülke tarihindeki yönetim değişikliği güç kullanarak oldu.

Bolivya tarihindeki çalkantılar, Avrupa kökenli toprak sahipleri ile işçi sınıfı arasında gerçekleşmiş, Bolivya tarihinin büyük bir kısmında ise ordunun ve seçkin sınıfın egemenliği ön planda olmuştur.

Aymara kökenli eski Başkan Evo Morales, Güney Amerika’nın yerli kökenli ilk devlet başkanı olarak, 2006'da yüzde 54 oyla cumhurbaşkanı seçildi. İkinci ve üçüncü dönemleri olan 2009 ve 2014 yıllarında da oyların yaklaşık yüzde 65'ini alarak kazandı.

Dördüncü seçimde de birinciliği yineledi. Ancak 2019 seçimlerinde oy oranı yüzde 40’a düştü.

Morales “sert solcu” söyleminin yanında, şaşırtıcı derecede “ekonomik açıdan pragmatik” bir yönetim biçimi gerçekleştirdi. Bu durum Latin Amerika standartlarına göre, bir yerli liderden beklemeyen performans demekti.

14 yıl boyunca yerli kökenli bir başkan iktidarda kalarak, ülke tarihinin en uzun süre görevde kalan başkanı oldu. Ülkeyi de başarıyla yönetti. 2006-2014 arasında kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH) ikiye katladı ve aşırı yoksulluk oranı yüzde 38'den yüzde 18'e düşürdü. Ülkede işsizlik azaldı. Bolivya’da ciddi kalkınma hamleleri ve ekonomik büyüme gerçekleştirdi.

DARBEYE GİDEN SÜREÇ

Askeri darbeye giden yolun Morales açısından üç önemli aşaması bulunuyor: Birincisi, 2016 referandum sonuçlarının görmezden gelmesi. İkincisi, 2019 başkanlık seçiminde yaşanan tartışmaların izah edilememesi ve son olarak, Morales ve MAS’ın tabanı olan işçi, kırsal köylü ve şehirli dışlanmış yoksulların mobilize edememesi oldu.

Diğer bir ifadeyle kendi tabanından koptuğu için toplumsal kesimin desteğini kısmen alamadı. Yani Morales “yalnız” kaldı.

Morales ilk prestij kaybını 2016 yılında yaşadı. Kendi hükümeti döneminde, 2009 anayasasında değiştirilen ‘Üst üste üç dönemden fazla başkan seçilemez’ ibaresini içeren kanunu, referanduma götürüp dördüncü kez seçilmek istedi.

Ancak değişiklik, yüzde 52,3'lük oranla reddedildi. Ertesi yıl, Anayasa Mahkemesi ‘bir başkanın süresiz olarak yeniden seçilebileceğine’ karar verdi.

Bu kanun değişliği ve referandum sonucunun by-pass edilmesi, Morales’e hem kendi tabanından, hem de muhalefet cephesinden yoğun eleştireler getirilmesine neden oldu.

Bolivya'nın solcu başkanına, halkın iradesine karşı durduğu ve keyfi kurallar uyguladığı yönünde genel bir olumsuz uzlaşı oluştu.

İkincisi, 20 Ekim Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde, oyların sayımı ile ilgili yaşanan tartışmalar bardağı taşırdı. Morales, başkanlık seçiminin ilk turunu önde götürürken, veri akışında manipülasyon yaptığı iddia edildi.

Morales’in yaptığı açıklamalar tatmin edici bulunmadığından 21 Ekim-10 Kasım arasında yoğun protesto gösterileri yapıldı. Gösterilere, işçiler ve Morales taraftarları da ilk günler destek verdi.

Üçüncü boyut ise; küresel ekonomik krize paralel, Bolivya'daki madenciler ve doktorların kitlesel grevlerine karşı, Morales ve MAS’ın duyarsız kalması ve sosyal muhalefeti bastırmaya çalışması, toplumsal güveni kaybetmesine neden oldu.

Örneğin doktorlar sadece bu yıl 47 gün grev gerçekleştirdi. Binlerce doktor, hemşire, sağlık teknisyenleri ve tıp öğrencisi Bolivya Birleşik Sağlık Sistemi'ne karşı çıktı.

Bunun dışında MAS hareketinin ana omurgası olan işçi haklarıyla şikayetleri görmezden geldi/ilgilenmedi. Mesela San Cristobal madeninde 2019'un yaz aylarında 20 gün boyunca grevler yaşandı.

Tüm bu olumsuzlukların sonucu olarak Morales, 2014 yılında yapılan son seçimden bu yana 400 binin üzerinde oy kaybetti.

Nitekim Morales, darbeden dört gün önce Polis teşkilatının başkaldırısı da dahil, nitelikli ve etkili bir müdahalede bulunamadı. Çünkü kendisini destekleyen toplumsal tabanda samimiyetini kaybetti.

MAS hükümetinin arka bahçesi olan Bolivya İşçi Merkezi/Sendikası (COB) daha sonra Morales’in istifasını istedi.

Yine COB’a bağlı ve Morales'i destekleyen ana yerli grupları birleştiren Köylü Sendikaları Konfederasyonu (CSUTCB), Morales'in “Chonchocoro hapishanesinde çürümesi gerektiğini” açıkladı.

Elbette işçilerin ağırlıklı olarak Morales ve MAS’ı desteklediği aşikâr. Ancak İşçilerin MAS Hükümetine karşı bir sorgulama yaptıkları ve darbe karşısında kolektif bir duruş sergilememesi, kendi aralarındaki görüş ayrılığından değil; Morales ve MAS’a karşı duyulan güvensizlikten ileri geliyordu.

Bu bağlamda şehirli dışlanmışlar ve işçiler, Morales’e bir ders vermek isterken, gösterilerin bir darbeye evrileceğini hesap edemediler.

Dolayısıyla bir kısım işçinin gösterilere katılması, MAS ve Morales’e olan öfkeden kaynaklanırken, sürecin sağcılar tarafından yönetildiğini gördükten sonra meydanlardan geri çekilmesi, eylemlerin varacağı yerin tahmin edilmesinden kaynaklanıyor.

MORALES’E DUYULAN ÖFKE

Bolivya işçi sınıfı ile Morales yönetimi arasındaki düşmanlık, hükümetin grev ve protestolara şiddetli bir şekilde cevap vermesiyle son yıllarda büyüdü. Ayrıca MAS hükümetinin ve partinin yozlaşması, tabanın ihtiyaçlarının sürekli ötelenmesi aşağıdan yukarıya doğru bir öfkenin birikmesine neden oldu. Üstelik polisin işçi, yerli ve sendika gösterilerine karşı sert bir şekilde karşılık vermesi, Sosyalist hükümet ile işçi toplumun arasını açtı.

Örneğin 2019’UN temmuz ayında polis, Morales hükümetinin söz verdiği ekonomik reformları uygulamasını isteyen madenci kalabalığına ateş açtı. Özellikle 2016 Referandumu ve 2019 Başkanlık Seçimleri de gösteriyor ki; Bolivya işçi sınıfı içinde, Morales hükümetine karşı azalan bir destek ortaya koyuyordu.

Bolivya cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki ay kala Morales, birkaç cephede bir dizi krizle karşı karşıya kaldı. Bu krizleri de yönetemedi.

Morales, çok uluslu enerji şirketlerinin Bolivya'da yerli halkı korumak için kurulan, Bolivya milli parkları içindeki petrol ve doğalgaz aramalarına izin verdi. Yoğun protestolar yapılmasına karşı Morales, ‘kalkınma’ adına bu protestoları göz ardı etti.

Morales “ihtiyatlı maliye politikası” yönelik, yabancı kurumsal yatırımcılar lehine bir karar aldığı için Wall Street derecelendirme kuruluşları Fitch ve Moody's'in övgüsünü aldı.

2016 referandum hemen öncesinde Morales’in Gabriela Zapata adında gizli bir sevgilisi olduğu, 576 milyon dolarlık sözleşme imzaladığı Çinli bir şirkette sevgilisine üst düzey görev almasını sağladığı ve ilişkisinden de bir oğlu olduğu ortaya çıktı.

Morales, böyle bir çocuğunun olmadığını iddia etti. Çok sonra, haberi ortaya çıkaran gazeteci, Morales’in böyle bir oğlunun olmadığını söyledi. Ancak bu olay, ciddi bir prestij kaybına neden oldu.

Morales, sembol olarak Bolivya'nın Mandela'sıydı. Dev yolsuzluk vakaları ve küçük intikam eylemleri vardı. Buna rağmen seçimden yine de zaferle çıkabilirdi.

Ancak Morales ve MAS iktidar sarhoşu olmuş, 'sadece o' ülkesini yönetebileceğine ikna olmuştu. Nihayetinde Bolivya, Morales’in uçup gittiğini izledi.

Amazon Havzası'nın Bolivya tarafında yayılan orman yangınlarına müdahalede hükümetçe yetersiz kaldı. Bolivya'nın başkenti La Paz'da yolların kapanmasına neden olan sağlık çalışanları, öğretmenler, madenciler, öğrenciler ve fabrika işçileri tarafından yapılan grevleri engelleyemedi.

Aynı zaman kendi toplumsal sınıfından gelen insanların talepleri karşısında, sanki rakip bir sınıf rekabeti gibi mücadele etti. Dolayısıyla bir çevre hareketi olarak yoksul, köylü ve işçilerin temsilcisi olan MAS ve Morales, kendi sosyolojik tabanına yabancılaştı.

DARBEDE ABD ETKİSİ

ABD, 1898'den bu yana -sadece Latin Amerika’da- 100'e yakın işgal, müdahale ve darbe yaptı. Bugün ABD ordusunun Küba, Kolombiya, Kosta Rika, El Salvador, Honduras, Peru ve Porto Riko'daki üsleri veya askeri unsurları elinde tutuyor.

Ayrıca, “uyuşturucuyla mücadele” adı altında, Brezilya ve Meksika'da konuşlanmış askerleri var. Ek olarak, ABD ordusu Belize, Şili, Dominik Cumhuriyeti, Ekvador, Guatemala, Uruguay, Nikaragua, Panama'da çeşitli askeri üslerde ortak faaliyetler gösteriyor.

Elbette ABD’nin Bolivya darbesinden etkisinden söz etmemek bilinçli bir tercih değilse bile; iyi niyetli bir bakış değil.

Nitekim eski ABD senatörü ve savaş karşıtı! aktivist Mike Gravel “Bolivya'daki gücü kazandığın için tebrikler, @CIA” şeklinde bir tweet paylaştı. Özellikle, son yıllarda sağ kanatlı STK'lardan ve Evanjelik kilisesi vakıfları üzerinden Bolivya muhalefetine sürekli bir para akışı oldu.

CIA bağlantılı vakıflardan, Bolivya muhalefetine milyonlarca dolar aktarıldı.

ABD MORALES’İ HİÇ İSTEMEDİ

WikiLeaks belgelerine göre; 2006-2009 yılları arasındaki ABD hükümet yazışmalarında 2008 yılında Morales'e bir suikast düzenlemeyi planladıkları, bunun için Bolivyalı muhalif gruplara milyonlarca dolar aktardığı açıklandı.

Yine bu belgelere göre, ABD’nin muhalif gruplara 'terörist planlar’ hazırlatarak, Bolivya’nın doğalgaz boru hatlarına saldırılar yapması da içeriyordu.

Eylül 2008’de bir sivil başlatıldı. Bolivya hükümetine göre, darbe girişiminin arkasında ABD Bolivya Büyükelçisi Philip Goldberg vardı. Darbeyi desteklendiğine dair kanıtlar ortaya çıkınva Büyükelçi için Persona Grata (İstenmeyen kişi) ilan edilerek sınır dışı edildi.

Nisan 2009'da Bolivya polisi Morales'e karşı suikast düzenleyecekler iddiasıyla üç yabancı paralı askeri tutukladı.

2015'in başlarında, ABD Uyuşturucu Uygulama Ajansı (DEA) Morales yönetimini istikrarsızlaştırmak için bir komploda yer aldı. DEA'nın “Kral Çıplak Operasyonu” adını verdiği operasyonla, Morales ve MAS’ın üst düzey yetkililerini kokain kaçakçılığı ile ilişkilendirmeye çalıştı.

Aralık 2015'te Bolivya, Bolivya'da çalışan ABD Konsolos Yardımcısı Ari Avidar'ı ajanlık yaptığı için sınır dışı etti.

4 Kasım 2019’da Morales’in helikopteri şüpheli mekanik sorunlar nedeniyle yere çakıldı. Helikopter yere çok yakın olduğu için kimse yaralanmadı.

ABD uzun süredir “arka bahçe” olarak kabul ettiği Latin Amerika’da Çin’in ekonomik ve politik etkilerine karşı Washington, Bolivya’da da bir müdahale gerçekleştirdi.

ABD, öncelikle Çin'in bölgedeki artan yatırımlarıyla ilgileniyor.

2015 yılında Çin Devlet Başkanı Xi Jiping, on yılda Latin Amerika'ya 250 milyar dolar yatırım yapacağını açıkladı.

Son on yılda, Çin’in 58 milyon dolar değerinde Bolivya’ya jet sattı. Morales hükümetinin Çin ile olan bağları ABD'nin düşmanlığını yarattı.

Bolivya, elektrikli otomobillere güç sağlayan ve temel bir bileşen olan dünyanın en büyük lityum rezervlerinin yüzde70’ine sahiptir.

“Beyaz altın” olarak adlandırılan Lityum endüstrisi, güneş enerjisine, elektrikli taşıtlara, taşınabilir elektronik cihazlara ve diğer yeni teknolojilere dönüşümü söz konusudur.

Morales, Pekin’e yaptığı son gezide Çinli firmalar Xinjian Tbea Group ve Boachent’e, Coipasa ve Pastos Grandes’le üretim anlaşmaları yaparak, lityum üretimi için 2.3 milyar dolarlık bir imtiyaz verdi.

Ayrıca Morales, devlete ait Bolivya Lityum Yatakları (YLB) ile Alman ACI Sistemleri ile başka bir önemli anlaşma imzaladı.

Çin dünyanın en büyük lityum tüketicisidir. Çin, 2025 yılına kadar gelişen elektrikli otomobil endüstrisini desteklemek için yılda 800 bin ton metale ihtiyaç duyacak.

ABD şüphesiz bu gelişmeleri ciddi bir şekilde yakın takip ediyor. Washington merkezli düşünce kuruluşu Stratfor, ABD’nin Çin’e “lityum iyon akü pazarının çoğunluğunun kontrolünü zorlaması ve Bolivya’nın büyüyen jeopolitik önemini bu sektörde avantaj sağlaması” için meydan okuma çağrısında bulundu.

Özetle Bolivya askeri darbesi, derin kökleri olan otantik bir halk ayaklanmasını ve ideolojik hiçbir bir askeri darbe gerekçesini yansıtmıyor.

Elbette tarihsel bir arka plan var. Ancak o dinamiği harekete geçiren rasyonel bir olgu veya olay yok.

Darbe uyuşturucu, petrol, doğalgaz gibi rezervleri yönetmekten de kaynaklanmıyor. Zira yürüyen ve pay edilmiş bir süreç zaten var.

Tamamen ülkenin lityum kontrolünü ele geçirmek için yapılmış gizli bir planın parçasıdır.

Bolivya’da 5,4 milyon ton lityum var. Lityum, akıllı telefonlarda, dizüstü bilgisayarlarda ve evlerde kullanılan yeniden şarj edilebilir lityum-iyon pillerin ana bileşenlerinden birisidir.

Lityum pilleri hibrit ve elektrikli araçlarda kullanılan en önemli güç bileşenidir. Dolayısıyla otomotiv sektörü başta olmak üzere elektrik-elektronik araç-gereçler ve motor endüstrisi için hayati öneme sahiptir.

POLİTİK MUTABAKAT ÖNEMLİ

Darbeden sonra El Alto'dan ve La Paz'ı çevreleyen bölgelerden gelen binlerce köylü ve işçi, başkentte darbeyi protesto etmek için harekete geçirerek “Şimdi iç savaş zamanı” diye gösteriler düzenlendi.

Silahlı kuvvetler ve polis, protestocuları canlı mermilerle müdahalede bulunarak “barış ve istikrarı” sağlamak için sokağa çıkma yasağı getirdi.

İşçi sınıfının bazısı, başkanlık seçimiyle ilgili yaygın kaygılar nedeniyle ilk protestolara katıldı; ancak, protestolara liderlik eden sağcı siyasi partilerin ve “sivil komitelerin” en sağındaki aktörler (Mesa ve Camacho) ortaya çıktıkça, pek çok işçi desteğini çekti.

Örneğin, sağlıkçıların ekonomik nedenlerden yaptığı grev, üç gün sonra sona erdi.

Morales yanlısı Yüksek Seçim Mahkemesi (TSE) başkanı ve birkaç seçim memuru pazar günü tutuklanırken, yaklaşık 20 MAS siyasetçisi La Paz'daki Meksika büyükelçiliğinde sığınma talebinde bulunmuştu.

Bolivya’da tüm bu yaşananların ardında, toplumun, iç siyasetin ve dış faktörlerin beklediği, muhtemelen daha fazla istikrar ve sürekliliktir.

Ancak kısa ve orta vade de Bolivya siyaseti açısından mümkün gözükmüyor.

Morales 2016 referandumundan beri bir otoriterleşme içerisinde olduğu ve kendi sosyolojik tabanından koptuğu çok açık. MAS hareketi içinde benzer değerlendirmeyi yapabiliriz.

Morales’de, su ve doğalgaz özelleştirmelerine karşı protesto eylemlerini organize ettikten sonra 2005 yılında iktidara geldi.

Morales, başkent La Paz’ın üzerine 500 bin işçi ve köylüyle indikten sonra bugünkü muhalif lider ve başkan adayı olan eski Başkan Carlos Mesa’nın istifasını zorladı.

Kaderin cilvesi dönemin muhalifi lideri olan Morales, bugünün devrik Cumhurbaşkanı, bugünkü darbenin sivil lideri Mesa, dünün devrik Cumhurbaşkanıydı.

​​Bolivya'nın La Paz kentinde darbeye karşı sokağa çıkan Bolivyalılar ve güvenlik güçleri karşı karşıya geldi.

Ancak Bolivya’nın yüzde 65’inin yerli olduğunu unutmamak gerek. Zira ülkenin büyük bir çoğunluğu ezilmiş, dışlanmış ve yoksul tabakadan oluşuyor. Haliyle tarihten gelen bir psikoekonomik, sosyopolitik bir asabiyet söz konusu.

Belki Morales Meksika’ya sığınmış olabilir, fakat Bolivya siyaseti açısından yeni bir motivasyon söz konusu.

Bu durum, Bolivya’nın çevre hareketi olan sosyalist ve ezilmişler açısından yeni bir hikaye doğuracak.

Haliyle iktidara yürümeleri uzun zaman almayacaktır.

Her iki yılda bir Bolivya Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yeni bir yüz olabilir. Her ne kadar Ordu ve Avrupalı beyaz torunlar, tekrar iktidar olmak için çaba harcayacak olsalar da yerlileri ve yoksul işçileri muhalefette kalmaya ikna etmeleri çok mümkün görünmüyor.

Elbette Ordu, Kilise, sermaye, sağ partiler ve ABD bir sosyalist yerli ve işçilerle mutabakata varmak arzusu içinde değiller.

Ancak Bolivya’da sosyoekonomik kazanımlarını garanti altına almak için bir geçiş sürecine ihtiyaçları var.

MAS ve Morales’e kendi tabanından gelen tepki, bir sınıf karakterini ortaya koyuyor olsa da darbenin sonuçları ne olursa olsun, dışlanmış tarihsel sosyoloji Bolivya’nın gelecekte ana aktörü olmaya devam edecektir.

Çünkü 14 yılda Bolivya devletini, ekonomiyi ve uluslararası ilişkileri tanıdılar, iktidar olmanın faydalarından yararlandılar. Haliyle gerek seçkinleri gerekse tabanı daha görünür ve tanınır oldu.

Bu bağlamda Avrupalıların torunları iktidarı bırakmayacaktır. Ancak vitrindeki siyasi aktör mutlaka bir dışlanmış işçi/yerli olacak.

Belki Ekvador Başkanı solcu Lenin gibi yerel finansal ve toprak oligarşisinin ve küresel finans patronlarının emriyle hareket edecek. Ancak bu sonuç bile; var olan bir toplumun iktidar olmasını engelleyemeyecektir.

Morales’in yokluğu bir tür toplumsal parçalanma ve hesaplaşma yaratacaktır. Ancak daha baskın olan tarihsel rekabetin bir rövanş alımı olarak hızlıca kenetlenmesi kaçınılmaz.

Hatta şu an da bile sağ partilerin değirmenine su taşıdıkları için gösterilere katılanlar ve sessiz kalanlar arasında bir pişmanlık var.

Nitekim La Paz ve El Alto’da yerliler ve işçiler yoğun katılımlı ‘darbe karşıtı’ gösteriler düzenliyor. Ancak kızabilecekleri bir hükümet, lider ve yetkili yok.

Muhalif sağcı aktörler ise icranın başında değil. Nihayetinde tüm bu senaryolar içerisinde yerli/işçilerin olmadığı bir hükümet, her halükârda yıkılmaya ve kaybetmeye mahkûmdur.

Ordunun dolayısıyla ABD’nin iktidarı paylaşmaması durumunda belki bir savaş değil ama Bolivya’da kaos günleri kaçınılmaz olur.

Bolivya darbesi her halükârda Latin Amerika’da ABD yörüngesindeki ülkelerde ters tepecektir. Halen gerginliğin devam ettiği Şili, Ekvador, Peru ve Haiti’de bir değişime sebep olabilir. Durağan seyreden Brezilya, Kolombiya, Paraguay ve Orta Amerika’da yeni bir sosyal hareketliliği tırmandırması sürpriz olmaz. Hatta önümüzdeki günlerde yapılacak olan Uruguay seçimlerinde sol ittifak açısından yeni bir motivasyon sağlayabilir.

Tıpkı 1952 yılında Köylüler ve madencilerin, askeri rejimi devirdiği gibi; Victor Paz Estenssoro, sürgünden cumhurbaşkanlığına döndü ve genel oy hakkı, kalay madenlerinin millileştirilmesi ve yeniden dağıtımın da dahil olduğu sosyal ve ekonomik reformları başlattı. Özetle yerli halkların durumunu iyileştirdi.

Bolivya hem 1952 devriminin, hem de şu anki politikasının yol açtığı radikal değişikliklerde, “büyük bir sosyal deney ülkesi” oldu.

Bolivya bugün “1952'den beri gerçekleşen kademeli” sosyal evrimin “izinde” ilerlemeye devam ediyor…