Makyajı ilk kim keşfetti, nasıl ortaya çıktı? 6 bin yıl öncesine dayanan makyajın tarihçesi


Günümüz modern çağda makyaj yapmayan çok az sayıda kadın var. Kimileri doğallıktan yanayken kimileri uzun uzadıya makyaj yapmadan kapıdan dışarı çıkamıyor. Bazıları ise arada bir kendini iyi hissetmek için bu uygulamayı deniyor. Kozmetik ürünlerine sahip birçok kadın, makyajın güzelleşmek, güzel görünmek ve hissetmek için yapıldığını bilir. Peki hiç makyaj olmasaydı, yani bu fikir hiç ortaya çıkmamış olsaydı daha mı iyi olurdu? Bunun cevabı kimilerine göre evet kimilerine göre hayır olacaktır. Gelin, şimdilerde güzellik ve kozmetik sektörünü ele geçiren makyajın tarihçesine birlikte bakalım…

MAKYAJIN ORTAYA ÇIKIŞI: 6000 YIL ÖNCE
Makyajın kökenini anlamamız için yaklaşık olarak 6 bin yıl öncesine gitmemiz gerekiyor. Kozmetik ürünleri ilk olarak eski Mısır’da ortaya çıktı. Kozmetik, Mısır’da makyajın tanrılara hitap ettiğine inanılan bir zenginlik göstergesi olarak hizmet ediyordu. Mısır sanatında özellikle göz kalemi önümüze çıkar. Bu ayrıntılı göz kalemi, MÖ 4000 kadar erken bir tarihte kadınlarda ve erkeklerde kullanılmaya başlandı. Diğer yandan Mısır’da, allık, sürme, beyaz pudralar ve malakit göz farı popüler olarak kullanılmaktaydı.

KUTSAL METİNLERDE MAKYAJDAN BAHSEDİLİR
İlginç olan ise makyajın, birçok kutsal metinde geçmesidir. Eski hit ve Yeni Ahit’te, İncil’de makyajdan bahsedilir. Adı geçen peygamberin yaklaşık MÖ 627'den MÖ 586'ya kadar olan hizmetini ayrıntılarıyla anlatan Yeremya Kitabı, kozmetik kullanımına karşı çıkarak kibri caydırmaktadır:
"Ve sen, ey terk edilmiş kişi, neden kırmızı giyiniyorsun, altın süslerle süsleniyorsun, gözlerini boya ile büyütüyorsun? Boşuna kendini güzelleştiriyorsun. Aşıkların seni hor görüyor; canını istiyorlar."

ANTİK ROMA’DA KOZMETİKLER KÜÇÜMSENİRDİ
Antik Romalılarda da kozmetik ürünleri küçümsenirdi fakat dini sebeplerden değil. Deodorantlar, banyo sabunları, nemlendiriciler gibi hijyen ürünleri hem erkekler hem de kadınlar tarafından kullanılırdı. Kadınlar vücut tüylerini alarak görünümlerini iyileştirmeye çalışırlardı. Allık gibi makyaj ürünleri ise seks işçileriyle ilişkilendirildiğinden, utanmazlığın işareti olarak kabul edilirdi. Makyaj yapanlarla alay etmek, Roma şiirlerinde ve komik tiyatro oyunlarında yaygın görülen bir temadır.

Romalı doktorlar ve filozoflar da makyaja karşı uyaran kişisel yazılar ele almışlardır. Örneğin, mersiye şairi Sextus Propertius, "doğanın onlara bahşettiği görünümler her zaman en yakışanlardır" diye yazmıştır. Ve filozof Seneca, annesine yazdığı bir mektupta, "yüzünü asla boya veya kozmetiklerle kirletmediği" gerçeğini övmüştür.Kozmetiklere ve makyaja dair bu Roma görüşü, kısmen Stoacılıkta kök salmıştı. Bu felsefede, ahlaki iyilik ve insan aklı ön plana çıkıyordu. Stoacılar, güzelliği özünde iyilikle ilişkilendirmişlerdir. Çekici bir fiziksel form arzu edilebilirken, gerçek "güzellik" bunun yerine ahlaki eylemlerle ilişkilendiriliyordu.

Stoacılar için, vücudu kozmetiklerle süslemek istenmeyen bir kibir veya bencillik anlamına gelmekteydi. Stoacılık antik Roma ile sınırlı olmasa da Roma'da kozmetiklere dair genel görüşü etkiledi. Elbette her Romalı makyaja karşı değildi; bazı insanlar yanaklarına allık sürmeye, yüzlerini beyazlatmaya ve gözlerine kalem çekmeye devam etti.

Böylece Batı dünyasında makyajı benimseme ve reddetme örüntüsü sürdü. Bizans İmparatorluğu’nda kozmetikler oldukça popülerdi. Rönesans döneminde insanların özellikle saç boyası ve cilt beyazlatıcılar gibi her türlü fiziksel görünümü güzelleştiren ürünler benimsendi.

KRALİÇE VICTORIA MAKYAJI ‘KABA’ İLAN ETMİŞTİ
Kozmetiklere karşı bir diğer yaygın hareket, 19. yüzyılın ortalarında, Britanya Kraliçesi Victoria'nın makyajı kaba ilan etmesiyle ortaya çıktı ve kozmetikler bir kez daha modası geçti. Birçok kadın makyajdan tamamen vazgeçmese de birçoğu artık onu gizlice uyguluyordu.

Kırmızı ruj ve koyu göz kalemi gibi kozmetikler, 1920'lere kadar ana akıma yeniden girmedi. Güzellik endüstrisi, çoğunlukla kadınların diğer kadınlara satış yapması şeklinde finansal bir dayanak kazandıkça, muhalifler artık rekabet edemeyeceklerini gördüler.
Artık "ürünleştirilmiş" ve reklamı yapılan kozmetikler, tekrar zenginlik ve statünün bir işareti haline geldi ve cinsel çekicilik için bile olsa fiziksel özellikleri vurgulamak artık o kadar bencil veya kötü olarak görülmüyordu. Sonunda, reklamcılar kadınları tam tersi görüşü benimsemeye ikna ettiler: kozmetikler bir gereklilikti.
Kaynak: www.britannica.com