Beşeri aşktan ilahi aşka yürüyen Leyla ile Mecnun'un sırrı neydi? Su kasidesi, şikayetname ve daha pek çok eseriyle Fuzuli'nin hayatını Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan anlattı. Müzik Koordinatörü Mustafa Buran ise cümbüşüyle sohbete renk kattı.

BEŞERİ AŞKTAN İLAHİ AŞKA

Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan: Tasavvuf dediğimiz şeyi ben felsefe olarak değerlendiriyorum. Yani tasavvuf bir bilim olmaktan çok bir felsefe, bir yorum sistemidir. Felsefi geleneklerde hakkında herhangi bir kesin tanım yapılamayacak meselelerle ilgili onu insanlar kendileri yorum katarak açıklamaya çalışırlar. Yani Allah güzeldir. Bütün güzeller kendilerini görmek ve göstermek isterler diye bir düşünce ortaya koyuyorlar. Şimdi bu bu nereden geliyor? Mesela narsizme baktığınızda Narkoz, suya bakarak kendisi hakkında "Ben ne kadar güzelim" demiş. Dolayısıyla burada havuzda yani parlak bir cisim üzerinde kendini görme metaforu buradan alınarak Allah'ın kendini görmek ve göstermek isteği hatta bazı şeylerde ihtiyacı duyduğunu söylerler. Çok ilginçtir. Yani kendini görmek ve göstermek ihtiyacını duyarak varlığa ayna hükmünde vücut verdiğini söylerler. Gerçekten müthiş bir spekülasyondur yani.

Prof. Dr. Mehmet Çelik: Arif kitaptan öğrenmeyendir. Arif bir şekilde kendi içsel aydınlanmasıyla ve aşkla düşünen adamdır. "Söz vahiydir" diyoruz. Bu kelime ve mana ilişkisi üzerine söylenmiştir. Beşer söz elbette ki vahiy değildir, ancak ilham olabilir.

PADİŞAHLARIN DİVAN EDEBİYATINA İLGİSİ

Prof. Dr. Muhammet Nur Doğan: Mesela Fatih Sultan Mehmet Avni mahlası ile şiirler yazmış. Çok güçlü bir şairdir. Yani orta dereceli şair falan derler ama sadece bir tek beytini bile okusanız onun nasıl güçlü bir sosyolog olduğunu, nasıl güçlü bir entelektüel olduğunu görürsünüz. Dolayısıyla padişahlarımızın çoğu Divan Edebiyatı ile ilgilenmişlerdir.

Prof. Dr. Mehmet Çelik: Divan şiirinde iki tane fazla miktarda gazel yazmış insan var. Birisi Kâti'dir diğeri de Kanuni Sultan Süleyman'dır.