Ekonomide 3 yıllık yol haritası belli oldu: İşte yeni OVP'nin detayları...
Ekonomide 3 yıllık makro hedefler ve yapısal reform adımlarını belirleyen Orta Vadeli Program (OVP) açıklandı. OVP'de büyüme, milli gelir, ihracat, turizm gibi makro verilere dair beklentiler güncellendi ve yapısal reformlara dair kapsamlı bir program ortaya konuldu.
"OVP'DE HEDEFLER İLE ÖNCELİKLİ REFORMLAR VE TAKVİMLERİ YER ALIYOR"
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Orta Vadeli Programı açıkladı. Cevdet Yılmaz 3 yıllık enflasyon, istihdam, büyüme gibi temel makro ekonomik hedeflerin yer aldığı Orta Vadeli Program kamuoyuna açıkladı. OVP’ye göre, 2024 yılı büyüme beklentisi yüzde 4'ten yüzde 3,5'a çekilirken enflasyon beklentisi yine bu yıl için yüzde 33'ten yüzde 41,5'e çıkarıldı. Cari açık bu yıl için yüzde 3,1'den yüzde 1,7'e düşürüldü.
Yılmaz'ın açıklamalarından öne çıkan başlıklar şu şekilde:
"Ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek için belirlenen politikalar ve reformlar, önümüzdeki üç yıllık dönemde ekonomimizin yol haritasını oluşturacak.
Orta Vadeli Program, merkezi yönetim bütçesinin hazırlık sürecini başlatmaktadır. Orta Vadeli Program'ın ilk yılına yönelik uygulanacak politikalar ve somut tedbirler, 2025 yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı'nda ayrıntılı olarak yer alacak.
OVP'de üç yıllık döneme ilişkin makroekonomik politika çerçevesi ve hedefler ile öncelikli reform alanları ve takvimi yer almaktadır. OVP, merkezi yönetim bütçesinin hazırlık sürecini başlatmaktadır. Ülkemizde siyasi belirsizlikler ortadan kalkmış, seçimsiz döneme girilmiştir. Politika belirsizliklerini ortadan kaldırmış olduk.
Sunumumuzda öncelikle OVP hazırlık sürecimizden bahsedip, geçmiş OVP’den itibaren son bir yıla dair değerlendirmelerimizi paylaşacağım. Sunumun kalan bölümünde güncellenmiş OVP’deki makroekonomik politika çerçevemizi aktararak, ekonomik ve mali hedeflerimizle beraber bunlara ulaşmamızı sağlayacak politika ve tedbirlerimizi özet bir şekilde ele alacağız.
“OVP CUMHURBAŞKANI İMZASI İLE RESMİLEŞECEK”
Yeni OVP döneminin, ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Üç yıllık perspektifle hazırlanmış temel politika belgesi olan Orta Vadeli Program, Strateji ve Bütçe Başkanlığımız ve Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından müştereken hazırlanarak Sayın Cumhurbaşkanımızın imzası ile resmileşmektedir.
“MAKROEKONOMİK POLİTİKALAR BELİRLENDİ”
Bu Programın amacı, makroekonomik politikaları belirlemek ve temel ekonomik büyüklükleri, gelir-gider tahminlerini, bütçe dengesini ve borçlanma durumunu ele almaktır. Ayrıca, kamu idarelerinin ödenek teklif tavanlarını içermektedir.
“OVP ÜÇ YILLIK DÖNEMDE EKONOMİMİZİN YOL HARİTASINI OLUŞTURACAK”
OVP, makroekonomik politika çerçevesi ve hedefleri ile öncelikli reform alanlarını ve takvimini ortaya koymaktadır. Bu kapsamda, ekonomik istikrarı sağlamak ve sürdürülebilir büyümeyi desteklemek için belirlenen politikalar ve reformlar, önümüzdeki üç yıllık dönemde ekonomimizin yol haritasını oluşturacaktır.
Malumunuz olduğu üzere, geçtiğimiz yıl yapılan genel seçimlerle birlikte ülkemizde siyasi belirsizlik ortadan kalkmış ve seçimsiz uzun bir döneme girilmiştir.
“REFAHI ARTIRACAK POLİTİKALARI HAYATA GEÇİRECEĞİZ”
Seçimlerin hemen ardından uygulamaya koyduğumuz ekonomi programıyla da politika belirsizliklerini ortadan kaldırdık. Güncellediğimiz bu Orta Vadeli Programla da kararlı bir şekilde ülkemizin istikrarını ve kalkınmasını sağlayacak, refahını artıracak politikaları hayata geçirmeye devam edeceğiz.
Ayrıca OVP’nin ilk yılına yönelik uygulanacak politikalar ve somut tedbirler, 2025 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı’nda ayrıntılı olarak yer alacaktır.
“GÖRÜŞ VE ÖNERİLERLE ETKİN BİR POLİTİKA SETİ OLUŞTURULDU”
Orta Vadeli Program hazırlık sürecimizde, farklı paydaşlarla kapsamlı istişare toplantıları gerçekleştirdik. Bu süreçte, toplumsal ve ekonomik hayatın çeşitli aktörlerinden gelen görüş ve önerileri dikkate alarak, daha kapsayıcı ve etkin bir politika seti oluşturmayı amaçladık.
TOPLUMUMUZUN FARKLI KESİMLERİNİN İHTİYAÇLARINI TESPİT ETTİK
Bu süreçte sendikalar, meslek kuruluşları, iş dünyası temsilcileri, finansal kuruluşlar, tarım sektörü temsilcileri, esnaf temsilcileri ve sivil toplum kuruluşlarıyla yaptığımız bu toplantılar, toplumumuzun farklı kesimlerinin ihtiyaçlarını ve beklentilerini anlamamıza büyük katkı sağladı.
Bu çok yönlü ve katılımcı süreçle birlikte, siyasi sahiplenmenin yanı sıra OVP’nin tüm kesimler tarafından sahiplenilmesi ve uygulanabilirliğinin artırılmasını hedefliyoruz.
OVP HAZIRLIĞINDA HER BİR ADIM TİTİZLİKLE PLANLANDI
2025-2027 dönemini kapsayan OVP hazırlıkları belirli bir takvim çerçevesinde planlanmış ve adım adım ilerlemiştir.
Haziran ayında başlayan süreçte, kamu kurumları ile bütçe görüşmeleri başlatılmış ve ilgili kurumlardan politika ve tedbir önerileri toplanmıştır. Temmuz ve Ağustos aylarında, makroekonomik verilerin değerlendirilmesi, bütçe dengesi ve kamu harcamaları gibi temel konularda çeşitli analizler ve toplantılar yapılmıştır.
Ağustos ayının sonuna doğru, OVP taslağı nihai hale getirilmiş, ilgili kurumlara ve Ekonomi Koordinasyon Kuruluna sunulmuştur. Son olarak, Sayın Cumhurbaşkanımızın Onayı ile OVP, bugün Resmi Gazete'de yayımlanarak resmiyet kazanmaktadır.
Bu çalışma takvimi, OVP’nin hazırlık sürecindeki her bir adımın titizlikle planlandığını ve zamanında gerçekleştirildiğini göstermektedir.
REFAH ARTIŞIYLA GELİR TÜM KESİMLERİNE DAHA ADİL BİR ŞEKİLDE DAĞITILACAK
2025-2027 dönemi Programının temel amacı, enflasyonun kademeli olarak tek haneli seviyelere düşürülmesi, büyüme potansiyelimizin dezenflasyon süreciyle uyumlu şekilde yükseltilmesi, yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, sağlanacak refah artışıyla gelirin toplumumuzun tüm kesimlerine daha adil bir şekilde dağıtılmasıdır.
ENFLASYONLA MÜCADELE ÖNCELİKLİ BİR ALAN OLARAK ELE ALINACAK
Bu hedefler doğrultusunda, para, maliye ve gelirler politikalarının güçlü bir şekilde eşgüdümü sağlanacak ve enflasyonla mücadele öncelikli bir alan olarak ele alınacaktır.
Bu yeni OVP dönemiyle birlikte, ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve istikrar hedeflerini gerçekleştirmek üzere atılacak adımları ve öncelikleri belirliyoruz.
Bu bağlamda, büyümenin kaynaklarında, beşeri sermayenin güçlendirilmesi, sabit sermaye yatırımlarının artırılması ve toplam faktör verimliliğinin yükseltilmesi öncelikli olacaktır. Böylece, ekonomimizin rekabet gücünü artıracak ve uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme patikasına oturacaktır.
Yapısal reformlarla verimliliğe dayalı yatırım, istihdam, üretim ve ihracatın artırılması, bir diğer kritik stratejimizdir. Bu reformlar, ekonomimizin temel yapısını güçlendirerek daha verimli bir üretim ve ticaret ortamı yaratmayı hedeflemektedir. Orta ve uzun vadede, bu reformların katkısıyla, orta-üst gelir grubundan üst gelir grubuna çıkılması öngörülmektedir.
Depremin yaralarının sarılması ve daha dirençli şehirler oluşturulmasının yanı sıra, gelirin tüm kesimlere adil bir şekilde dağılımı sağlanarak toplumsal refahın artırılması amaçlanmaktadır. Ekonomik büyümenin herkes için eşit fırsatlar sunmasını ve toplumun tüm kesimlerine yayılmasını sağlamak ana amaçlarımızdandır.
Son olarak, demografik fırsat penceresinden azami düzeyde faydalanılması, kadınların ve genç nüfusun ekonomiye kazandırılması hedeflenmektedir. Bu, uzun vadeli ekonomik büyüme için büyük bir potansiyel taşımaktadır.
Bu yeni OVP dönemi, Türkiye'nin ekonomik yapısını güçlendirmek ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmak için atılacak önemli adımları kapsamaktadır. Programın tüm bu strateji ve hedefleri, ülkemizin refah seviyesini yükseltecek ve küresel arenada rekabet gücümüzü artıracaktır.
“BÜYÜME VE GELİŞME HEDEFİ İÇİN REFORMLAR YAPILACAK”
Bu noktada, sizlerle yeni OVP dönemi için belirlediğimiz öncelikli reform alanlarını paylaşacağım. Yeni OVP döneminde, ekonomimizin sürdürülebilir büyüme ve gelişme hedeflerine ulaşabilmesi için çeşitli alanlarda reformlar yapılması öngörülmektedir.
“REFORMLAR KAMU MALİYESİNİN SÜRDÜRÜLEBİLİRLİĞİNİ ARTIRACAK”
İlk olarak, Makroekonomik ve Finansal İstikrarın Kalıcı Hale Getirilmesi hedefimiz bulunmaktadır. Bu reform alanı, enflasyonun kalıcı olarak tek haneye düşürülmesi, kamu maliyesinin disiplin altına alınması ve finansal istikrarın sağlanması gibi unsurları kapsamaktadır. Ekonomimizin dış şoklara karşı daha dirençli olabilmesi için güçlü bir makroekonomik temel oluşturmak önemlidir. Kamu Mali Reformlarının Hayata Geçirilmesi ise, kamu harcamalarında etkinliğin artırılması, bütçe disiplininin sağlanması ve kamu borcunun yönetilebilir seviyelere çekilmesi gibi adımları içermektedir. Bu reformlar, kamu maliyesinin sürdürülebilirliğini artırarak uzun vadeli ekonomik istikrarı destekleyecektir.
TEKNOLOJİ ODAKLI BİR BÜYÜME MODELİNE GEÇİŞ HIZLANDIRILACAK
Bir diğer öncelikli alan, Ar-Ge ve Yenilikçilik Kapasitesinin Geliştirilmesidir. Bu, ekonomimizin yenilikçilik kapasitesini artırarak yüksek katma değerli üretimi teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Ar-Ge yatırımlarının ve yenilikçi projelerin desteklenmesi, Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak ve teknoloji odaklı bir büyüme modeline geçişini hızlandıracaktır.
Yeşil ve Dijital Ekonomiye Geçişe Yönelik Teknolojik Dönüşümün Sağlanması da önceliklerimiz arasında yer alıyor. Bu alan, sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda çevre dostu üretim yöntemlerinin ve dijitalleşmenin yaygınlaştırılmasını kapsamaktadır. Bu adımlar, hem çevresel sürdürülebilirliği hem de ekonomik verimliliği artıracaktır. Ayrıca, Beşeri Sermayenin Güçlendirilmesi ve İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi reformlarıyla, iş gücünün niteliğini artırmayı ve istihdam oranlarını yükseltmeyi hedefliyoruz. Eğitim ve beceri geliştirme programlarına yatırım yaparak, işgücümüzü geleceğin ihtiyaçlarına hazırlamayı amaçlıyoruz.
İş ve Yatırım Ortamının İyileştirilmesine Devam Edilmesi de bir diğer önemli alan olarak karşımıza çıkmaktadır. İş yapma kolaylığının artırılması, yatırımcı dostu politikaların sürdürülmesi ve bürokrasinin azaltılması ile ekonomimizin rekabet gücü artırılacaktır.
Son olarak, Ekonomide Kayıt Dışılığın Azaltılması da kritik bir reform alanıdır. Kayıt dışı ekonomiyle mücadele ederek, haksız rekabeti engellemeyi, vergi tabanını genişletmeyi, vergi adaletini sağlamayı ve kamu gelirlerini artırmayı amaçlıyoruz.
Bu temel politika alanları, Türkiye'nin sürdürülebilir büyüme ve kalkınma hedeflerine ulaşması için gerekli olan yapısal değişiklikleri hayata geçirecek ve ekonomimizin uzun vadeli istikrarını sağlayacaktır.
Şimdi ise küresel ekonomiye dair güncel veriler ve projeksiyonlarla, Türkiye'nin bu ortamda nasıl konumlandığını ve hedeflerimizi paylaşacağım.
“BÜYÜMENİN YATAY SEYRETMESİ BEKLENİYOR”
Küresel hasıla projeksiyonlarına baktığımızda, dünya ekonomisinin 2023 yılında yüzde 3,3 oranında büyüdüğünü ve 2024 yılında büyüme hızının biraz yavaşlayarak yüzde 3,2 seviyesine gerilediğini görüyoruz. 2025-2027 yılları arasında ise küresel büyüme oranının yüzde 3,1 ila yüzde 3,3 arasında yatay seyretmesi beklenmektedir. Bu durum, küresel ekonomik aktivitenin, özellikle gelişmiş ülkelerdeki yavaşlamaların etkisiyle, sabit bir büyüme patikasında ilerleyeceğini göstermektedir.
Özellikle Avro Bölgesi ve ABD ekonomilerinde büyüme oranlarının daha düşük seviyelerde olması beklenmektedir. Avro Bölgesi için büyüme oranının yüzde 0,5'ten yüzde 1,3'e yükselmesi ve ABD'de ise yüzde 2,5'ten yüzde 2,1'e gerilemesi beklenmektedir.
Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ekonomiler için ise, büyüme oranlarının 2023'te yüzde 3,5'ten başlayıp 2027'de yüzde 3,9 seviyesine çıkması beklenmektedir. Bu ülkeler, küresel büyümenin motoru olarak hareket etmeye devam edeceklerdir.
Son olarak, küresel ticaret hacmi beklentilerine bakacak olursak, 2023 yılında yüzde 0,3 ile sınırlı bir artış görülürken, 2024 yılında yüzde 3,0'a yükselmesi ve takip eden yıllarda yüzde 3,3 ila yüzde 3,5 aralığında dengelenmesi öngörülmektedir. Bu artış, küresel ticaretin toparlandığını ve yeniden büyüme yoluna girdiğini göstermektedir.
TÜRKİYE’NİN İHRACAT PERFORMANSI ANA TİCARET ORTAKLARIMIZIN BÜYÜME ORANLARINA BAĞLI
Türkiye’nin ihracat performansını etkileyen küresel büyüme dinamikleri, özellikle Avrupa Birliği (AB) ve Orta Doğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesi gibi ana ticaret ortaklarımızın ekonomik büyüme oranlarına bağlıdır. Bu iki bölgenin ihracatımızdaki payı yüzde 60’ın üzerindedir.
Grafiğe baktığımızda, AB’nin 2023 yılında yüzde 0,6 olan büyüme oranının, 2024 yılında yüzde 1,2’ye ve 2025 yılında yüzde 1,8’e yükselmesi beklenmektedir.
MENA bölgesine baktığımızda ise, 2023 yılında yüzde 1,8 olan büyüme oranının, 2024’te yüzde 2,2’ye ve 2025’te yüzde 4,0’e çıkacağı öngörülmektedir.
Söz konusu büyüme tahminleri, dış talep koşullarının Türkiye için daha destekleyici olacağını göstermektedir. Bu da, Türkiye’nin dış ticaret dengesine ve genel ekonomik büyümesine olumlu yansıyacaktır.
ABD ve AB faiz oranlarındaki düşüş beklentileri, küresel finansal koşulların iyileşmeye başlayacağını ve bu durumun Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilere olumlu yansımaları olacağını göstermektedir.
OVP’DE BÜYÜME TAHMİNİ YÜZDE 4’TEN YÜZDE 3.5’E İNDİ
2023 yılında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla büyümesi yüzde 5,1 olarak gerçekleşmiştir. Bu büyüme oranı, pandemi sonrası toparlanmanın etkilerini ve Türkiye ekonomisinin direncini yansıtmaktadır. Ancak, yüksek enflasyon riskinin bertaraf edilmesi ve dengelenme süreci, daha ılımlı ve sürdürülebilir bir büyüme sürecini gerektirmektedir.
Bu çerçevede, 2024 yılında bölgemizde artan jeopolitik gerilimlerin de etkisiyle, büyüme oranının yüzde 3,5 oranında gerçekleşmesi beklenmektedir. Önceki OVP’ye göre yüzde 0,5’lik bir aşağı yönlü revizyon söz konusudur.
2025 yılına geldiğimizde, büyüme oranının toparlanarak yüzde 4,0 seviyesine ulaşması hedeflenmektedir. Bu dönemde, ekonomik reformlar ve yapısal düzenlemelerin etkisiyle, büyümenin tekrar hız kazanması öngörülmektedir. 2026 ve 2027 yıllarında ise büyüme oranlarının sırasıyla yüzde 4,5 ve yüzde 5,0 seviyelerine çıkması planlanmaktadır. Bu hedefler, ekonominin potansiyel büyüme kapasitesine ulaşmasını ve uzun vadede istikrarlı bir büyüme eğilimi yakalamasını amaçlamaktadır.
Bu büyüme patikası, enflasyonist baskı oluşturmadan, sürdürülebilir ekonomik kalkınmayı hedefleyen bir yaklaşımla oluşturulmuş olup dezenflasyon süreciyle uyumludur. Kısa vadede enflasyonla mücadele büyüme üzerinde geçici etkiler yapsa da, orta ve uzun vadede iki hedef uyumludur.
Enflasyonun düştüğü bir ortamda ekonomide dengeli ve istikrarlı bir büyüme sağlamak, hem iç piyasalarda hem de küresel alanda Türkiye'nin rekabet gücünü artıracak ve ekonomik refahı sürdürülebilir kılacaktır.
Yeni OVP dönemi, dengeli bir büyüme stratejisiyle, ülkemizin ekonomik hedeflerine ulaşmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, büyüme oranlarını optimize ederek, hem enflasyonla mücadeleyi sürdürecek hem de ekonomik büyümeyi destekleyeceğiz.
DEZENFLASYON SÜRECİYLE UYUMLU BÜYÜME PATİKASI
2023 yılında GSYH’miz cari fiyatlarla 26,5 trilyon TL seviyesindeyken, 2024 yılında bu rakamın 44,2 trilyon TL’ye çıkması beklenmektedir. Dolar cinsinden bakıldığında, milli gelirimizin 2024 sonunda 1 trilyon 331 milyar dolar ve kişi başına gelirimizin ise 15.551 dolar olmasını bekliyoruz. 2027 yılına geldiğimizde ise GSYH’nın 83,1 trilyon TL seviyesine ulaşması öngörülüyor. Dolar cinsinden bakıldığında ise, GSYH’nın 2023 yılında 1,1 trilyon dolar seviyesinden 2027 yılında 1,8 trilyon dolara yükselmesi hedeflenmektedir.
Kişi başına düşen gelir ise, 2023 yılında 13 bin 243 dolar seviyesindeyken, 2027 yılı sonunda 20 bin 420 dolara ulaşması planlanmaktadır. Bu göstergeler, ekonomimizin büyüme eğilimini sürdüreceğini ve refah seviyesinin artacağını göstermektedir.
MİLLİ GELİRİMİZ 1 TRİLYON 130 MİLYAR DOLAR BÜYÜKLÜĞE ULAŞMIŞTIR
Hükümetlerimiz döneminde refah artışı en önemli önceliklerimizden olmuş, 2002-2023 yılları arasında son yirmi yıllık dönemde milli gelirimiz 238 milyar dolardan 1 trilyon 130 milyar dolar büyüklüğüne ulaşmıştır. Bu dönemde vatandaşlarımızın satın alma gücü de önemli oranda ilerleme kaydetmiş, kişi başına düşen milli gelirimiz satın alma gücü paritesine göre 9 bin 279 dolardan 42 bin 997 dolara yükselmiştir. Ülkemiz, nominal dolar bazında 17 nci, SAGP bazında ise 11 inci büyük ekonomi konumuna gelmiştir.
OVP DÖNEMİNDE İŞSİZLİK GEÇEN YILKİ TAHMİNİN ALTINDA BEKLENMEKTEDİR
2023 yılında işsizlik oranı yüzde 9,4 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran, pandemi sonrası toparlanma sürecinin ve küresel ekonomik belirsizliklerin işgücü piyasası üzerindeki etkilerini yansıtmaktadır. 2024 yılı için ise işsizlik oranının yüzde 10,3 olan geçen yılki tahminin oldukça altında, yüzde 9,3 seviyesine gerilemesi beklenmektedir. Bu düşüş, ekonomideki toparlanmanın devam ettiğini ve işgücü piyasasında kısmi bir iyileşme yaşandığını göstermektedir.
2025 yılına geldiğimizde, işsizlik oranının yüzde 9,6 seviyesinde olacağı öngörülmektedir. Bu artış, ekonominin yeniden dengelenme sürecinin bir parçası olarak değerlendirilmektedir. Ancak, 2026 ve 2027 yıllarında işsizlik oranlarının sırasıyla yüzde 9,2 ve yüzde 8,8 seviyelerine gerilemesi beklenmektedir. Söz konusu düşüş eğilimi, ekonomik büyüme ve yapısal reformların işgücü piyasası üzerindeki olumlu etkilerini yansıtmaktadır.
OVP dönemi boyunca toplamda 2,3 milyon ilave istihdam oluşturulması hedeflenmektedir. Bu hedef, ekonominin büyüme potansiyelini artırırken, işsizliğin kademeli olarak azaltılmasını sağlayacaktır. İşgücü piyasasındaki bu olumlu gelişmeler, Türkiye'nin sosyal ve ekonomik kalkınmasına önemli katkılarda bulunacaktır.
Sonuç olarak, Programdaki işsizlik projeksiyonları, Türkiye'nin istihdam piyasasında yapısal dönüşümler gerçekleştirmeye ve işsizlik oranlarını düşürmeye yönelik kararlılığını ortaya koymaktadır.
DEZENFLASYON SÜRECİ SONUNDA TEK HANELİ ENFLASYON
Programın en temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. 2023 yılında, küresel tedarik zinciri sorunları, enerji fiyatlarındaki dalgalanmalar ve iç talep koşulları dahil pek çok olumsuz gelişmenin etkisiyle, enflasyon oranı yüzde 64,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Uygulamaya konulan sıkı para ve maliye politikalarıyla 2024 yılı için enflasyon oranının yüzde 41,5'e gerileyerek, enflasyonla mücadelede önemli bir mesafe kat edilmesi beklenmektedir.
2025 yılı itibarıyla, enflasyon oranının daha da gerileyerek yüzde 17,5 seviyesine inmesi hedeflenmektedir. Bu dönemde, ekonominin dengelenmesi ve para politikalarının istikrarlı bir şekilde uygulanması, enflasyonun tek hanelere inmesinde kritik rol oynayacaktır. 2026 yılına geldiğimizde, enflasyonun yüzde 9,7 ile tek haneli seviyelere gerilemesi ve 2027 yılında yüzde 7,0’ye gerilemesi öngörülmektedir.
Bu projeksiyonlar, Türkiye ekonomisinin sürdürülebilir bir büyüme ortamına geçiş yaparken, enflasyonla mücadelede de kararlı bir duruş sergileyeceğini göstermektedir. Dezenflasyon sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesi, ülkemizin ekonomik istikrarını koruma ve refah seviyesini yükseltme hedeflerine ulaşmasına katkı sağlayacaktır.
Enflasyonun tek haneli seviyelere düşmesi, yalnızca fiyat istikrarını sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda uzun vadede yatırım ortamını iyileştirerek, ekonomik büyümeyi destekleyecektir. Önümüzdeki dönemde, bu hedeflere ulaşmak için para, maliye ve yapısal reform ayaklarından oluşan bütüncül stratejimizle ve tüm ekonomik aktörlerle birlikte çalışmaya devam edeceğiz.
UZUN DÖNEM ORTALAMALARIN ALTINDA CARİ İŞLEMLER AÇIĞI BEKLENMEKTEDİR
2023 yılında cari işlemler açığının milli gelire oranı yüzde 4,0 olarak gerçekleşmiştir. Ancak, 2024 yılının sonunda bu oranın yüzde 1,7'ye düşmesi beklenmektedir. Tahminimiz olan yüzde 3,1’in altında olan bu önemli düşüş, Türkiye'nin ekonomik yapısında başlayan dönüşüm ve dış ticaret politikasındaki stratejik değişimlerin bir sonucudur.
2025 yılında cari işlemler açığının milli gelire oranının yüzde 2,0 seviyesinde olması öngörülmektedir. Bu dönemde, ihracatta çeşitliliğin artması ve enerji maliyetlerindeki düşüşler, cari işlemler açığının iyileştirilmesine yardımcı olacaktır. 2026 ve 2027 yıllarına geldiğimizde, cari işlemler açığının milli gelire oranının sırasıyla yüzde 1,6 ve yüzde 1,3 seviyelerine gerilemesi hedeflenmektedir. Bu, Türkiye'nin dış ticaret açığını sürdürülebilir bir şekilde yönetme kapasitesinin artacağını göstermektedir.
Bu projeksiyonlar, Türkiye'nin cari işlemler dengesinde iyileşme sağlamak için attığı adımların ve yapısal reformların bir sonucudur. Özellikle, yüksek katma değerli üretimi hedefleyen yeni sanayi politikası ile ihracatın artırılması, enerji gibi kritik sektörlerde ithalat bağımlılığının azaltılması ve dış ticaretin optimize edilmesi, cari açığın sürdürülebilir bir seviyeye çekilmesinde kritik rol oynamaktadır.
Sonuç olarak, bu hedefler, Türkiye'nin ekonomik yapısını güçlendirme ve dış ticaret dengesini sağlama yönündeki kararlılığını yansıtmaktadır. Ekonomimizin sürdürülebilir büyüme patikasında ilerlemesi ve dış şoklara karşı dayanıklılığının artırılması için gereken tüm tedbirler alınmaya devam edilecektir.
CARİ İŞLEMLER AÇIĞI UZUN DÖNEM ORTALAMALARIN ALTINDA BEKLENİYOR
Dış ticaret verilerine bakıldığında 2023 yılında ihracatımız 255,6 milyar dolar olarak gerçekleşirken, ithalatımız 362 milyar dolar seviyesinde kaydedilmiştir. 2024 yılında ihracatın 264 milyar dolara yükselmesi, ithalatın ise 345 milyar dolara düşmesi beklenmektedir. Program dönemi boyunca, ihracatın kademeli olarak artarak 2027 yılı sonunda 319,6 milyar dolara ulaşması, ithalatın ise 417,5 milyar dolara çıkması öngörülmektedir. Bu veriler, dış ticaret açığımızın kademeli olarak daralacağını ve ekonomimizin ihracat odaklı büyüme stratejisinin güçleneceğini göstermektedir.
Cari işlemler cephesinde, turizm gelirlerimiz 2023 yılında 55,9 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir ve 2027 yılına kadar bu rakamın 74,1 milyar dolara yükselmesi beklenmektedir.
2023 yılında cari açığın 45 milyar dolar olarak kaydedilmiştir. Bu açığın, 2024 yılında 22 milyar dolara kadar düşmesi ve 2027 yılında 22,6 milyar dolara gerilemesi beklenmektedir. Milli gelire oran olarak ise cari işlemler açığının 2023’te yüzde 4 iken, 2027’de yüzde 1,3 seviyesine kadar gerileyeceği öngörülmektedir. Cari işlemler dengesinin iyileşmesiyle ekonomimizin dış finansman ihtiyacı azalacaktır.
AFET SONRASI DÖNEMDE HIZLI MALİ KONSOLİDASYON
Deprem kaynaklı harcamaların sürmesine rağmen, mali disiplinin güçlendirilmesine yönelik adımlar sayesinde bütçe dengelerinde hızlı bir toparlanma görülmektedir. 2024 yılında bütçe açığının bu yıl bütçede öngörülen yüzde 6,4’lük hedefin oldukça altında, milli gelire oranla yüzde 4,9 düzeyinde gerçekleşmesi beklenmektedir.
Bütçe açığının, 2025 yılında yüzde 3,1 olarak gerçekleşmesi hedeflenmektedir. Bütçe açığının milli gelire oranının, OVP döneminde kademeli olarak azalarak 2027 yılında yüzde 2,5 düzeyine gerilemesi öngörülmektedir.
2024 BÜTÇE AÇIĞI BEKLENTİSİ ÖNGÖRÜLERİN ALTINDA TAHMİN EDİLİYOR
Bütçe açığının 2024 yılında, bütçede öngörülenin 503 milyar TL altında, 2 trilyon 149 milyar TL düzeyinde gerçekleşeceği tahmin edilmektedir.
Bu gelişmede, artış gösteren gelirlere karşılık alınan tedbirlerin etkisiyle harcamalarda artışın sınırlı tutulması belirleyici olmuştur.
2025 yılında, bütçe açığının 1 trilyon 931 milyar TL olması ve 19 milyar TL faiz dışı fazla verilmesi hedeflenmektedir.
Bütçe açığının, kamu harcamalarında etkinliği artıran uygulamaların etkisiyle bu yıl milli gelire oranla yüzde 4,9 düzeyiyle sınırlı kalması beklenmektedir.
2025 yılında, gelir artırıcı çabaların yanı sıra harcamalarda tasarruf odaklı yaklaşımın güçlendirilerek sürdürülmesiyle, milli gelire oranla bütçe açığının yüzde 3,1 düzeyine gerilemesi hedeflenmektedir.
Bütçe gelir ve harcama patikasına bakıldığında harcamaların milli gelire oranının aşağı yönlü, gelirlerin ise yukarı yönlü programlandığını görebilmekteyiz. Harcamaların milli gelire oranında 2 puana yakın düşüş, enflasyonla mücadelede maliye politikasının destekleyici rolünü açıkça göstermektedir.
MALİ DİSİPLİNİ, EKONOMİDE İSTİKRARI VE GÜVENİ ARTIRAN BİR ÇIPA OLARAK KORUYACAĞIZ
Ak Parti hükümetlerinin en büyük başarılarından biri mali disiplini tesis etmesi olmuştur.
Mali disiplini, ekonomide istikrarı ve güveni artıran bir çıpa olarak korumaya ve güçlendirmeye devam ediyoruz. 2003-2023 yılları arasında bütçe açığının milli gelire oranının ortalaması yüzde 2,6 olarak gerçekleşmiştir. 2002 yılında aynı oran % 10’un üzerindeydi.
Geçmiş dönemlerde konjonktürel nedenlerle bütçe açığının hızlı yükselebildiği dönemler yaşanmış olmakla birlikte, Hükümetlerimiz döneminde mali disiplinin tesis edilmesi ve korunması her zaman temel önceliklerimiz arasında olmuştur. Program dönemi sonunda bütçe açığının milli gelire oranının uzun dönem ortalamasının altına, yüzde 2,5 oranına gerilemesi hedeflenmektedir.
BORÇ STOĞUNUN MİLLİ GELİRE ORANININ YÜZDE 24,8 DÜZEYİNE GERİLEMESİ BEKLENİYOR
Mali sıkılaşmanın etkisiyle, AB tanımlı genel yönetim borç stoğumuz gerilemeye devam etmekte. Program dönemi sonunda, borç stoğunun milli gelire oranının yüzde 24,8 düzeyine gerilemesi beklenmektedir.
Türkiye’nin kamu borcunun milli gelire oranı 2023 yılında bir önceki yıla göre 2,2 puan gerileyerek yüzde 29,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. İlgili oran gelişmekte olan ülke ortalaması olan yüzde 69,5 ve gelişmiş ülke ortalaması olan yüzde 108,2 seviyesine göre oldukça düşük düzeyde bulunmaktadır.
Türkiye, hanehalkı borçluluğunda da benzer şekilde gelişmekte olan ülke ortalamalarına göre düşük bir riskliliğe sahiptir. 2023 yılında Türkiye’de hanehalkı borcunun milli gelire oranı bir önceki yıla göre yatay seyrederek yüzde 11 seviyesinde gerçekleşirken aynı dönemde gelişmekte olan ülkelerin ağırlıklı ortalaması yüzde 49,1, gelişmiş ülkelerin ağırlıklı ortalaması ise yüzde 71,8 olarak gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin reel sektör borcunun GSYH’ya oranı ise, 2022 yılına göre 6,8 puan azalarak 2023 yılı sonunda yüzde 48,5’e gerilemiş olup benzer ülkeler ortalamasının altında seyretmeye devam etmektedir. Çin hariç gelişmekte olan ülke ortalaması 2023 yılı sonunda yüzde 62 düzeyinde gerçekleşmiştir.
DÖNÜŞÜM, SANAYİMİZİN REKABET GÜCÜNÜ ARTIRACAK VE DIŞ PAZARLARA ERİŞİMİNİ KOLAYLAŞTIRACAK
Sunumumun bu bölümünde, öncelikli reform alanlarımıza yönelik uygulama araçlarımızdan kısaca bahsedeceğim.
Büyüme başlığı altında, çeşitli sektörlerde dönüşüm ve yenilikçilik öncelikli alanlarımız arasında yer alıyor. Sanayide sektörel dönüşüm sağlanarak, yüksek katma değerli üretim yapısına geçiş hedeflenmektedir. Bu dönüşüm, sanayimizin rekabet gücünü artıracak ve dış pazarlara erişimini kolaylaştıracaktır.
Ar-Ge ve yenilik ekosisteminin güçlendirilmesi de büyüme yaklaşımımızın önemli bir parçasıdır. Ar-Ge yatırımlarının artırılması, yenilikçi projelerin desteklenmesi ve teknoloji odaklı bir ekosistemin kurulması, ekonomimizin yenilikçilik kapasitesini artıracaktır. Ayrıca, yeşil dönüşümün hızlandırılması, çevre dostu üretim yöntemlerinin benimsenmesi ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşılması açısından kritik öneme sahiptir.
Dijital dönüşüme geçişin desteklenmesi, dijital altyapının geliştirilmesi ve dijital becerilerin artırılması ile ekonomimizin dijital çağın gereksinimlerine uyum sağlaması hedeflenmektedir.
Beşeri sermayenin güçlendirilmesi ile eğitim ve yetenek gelişimi yatırımları yapılarak işgücümüzün niteliklerinin artırılması planlanmaktadır.
Ayrıca, kamu altyapı yatırımlarının etkinleştirilmesi ve tarımda verimliliğin ve üretimin artırılması, büyümeyi destekleyen diğer önemli faktörlerdir. Bu kapsamda OSB ve KSS gibi planlı sanayi alanlarının artırılması, sanayi üretim bölgelerinin iltisak hatları aracılığıyla limanlara ve ana ticaret yollarına bağlanması, enerji yatırımlarının artırılmasına ek olarak Karadeniz doğal gazı ve Gabar petrolü gibi yerli enerji kaynaklarımızın etkin bir şekilde değerlendirilmesi, enerji verimliliğine yönelik teknoloji ve uygulamalarının yaygınlaştırılarak enerji ithalatının azaltılmasının yanısıra tarımsal sulama yatırımlarının hızlı bir biçimde artırılarak ürün verimliliğinin yükseltilmesi Program dönemindeki öne çıkan kamu yatırım önceliklerimizdir.
İstihdam tarafında ise, yeni nesil çalışma biçimleri ve sektörel dönüşümler öne çıkmaktadır. Yeni nesil çalışma biçimleri ve sektörel dönüşümler, işgücü piyasasının değişen koşullara uyum sağlamasını ve daha esnek ve verimli bir yapıya kavuşmasını hedeflemektedir. İşgücüne katılımda güçlük yaşayan kesimlerin istihdamının artırılması ile kapsayıcı bir büyüme sağlanması amaçlanmaktadır.
Beşeri sermaye ve beceri uyumu, iş gücümüzün piyasa ihtiyaçlarına uygun becerilerle donatılması ve ekonominin ihtiyaç duyduğu nitelikli iş gücünün yetiştirilmesi için kritik bir adımdır. Son olarak, iradi işsizliğin azaltılması, işsizlik oranlarını düşürmek ve istihdamı artırmak için iş gücü piyasasında daha aktif politikalar izlenmesini öngörmektedir.
Bu makroekonomik göstergeler ve uygulama araçları, OVP 2025-2027 dönemi boyunca ekonomimizin büyüme ve istihdam hedeflerine ulaşmasını sağlayacak ve sürdürülebilir kalkınma yolunda önemli bir rol oynayacaktır.
Öncelikle, finansal istikrar alanında atılması planlanan adımlara baktığımızda, finansal piyasaların sağlam ve istikrarlı bir şekilde işlemeye devam etmesi için finansal düzenlemelerin sadeleştirilmesi önem arz etmektedir. Bu adım, finansal sistemin şeffaflığını ve güvenilirliğini artırarak piyasa katılımcılarının risklerini daha iyi yönetmesine olanak tanıyacaktır.
Seçici kredi uygulaması, kredi büyümesini kontrol altında tutarak finansal riskleri azaltmayı hedeflerken, sermaye piyasalarının geliştirilmesi daha derin ve likit bir finansal yapı oluşturmayı amaçlamaktadır. Ayrıca, katılım finansının geliştirilmesi ve finansal teknolojilerin geliştirilmesi gibi adımlar da finansal sistemin daha kapsayıcı ve yenilikçi olmasını destekleyecektir. Bu çerçevede, tasarrufların artırılması da ekonomik istikrar için kritik bir unsur olarak öne çıkmaktadır; bu, yurtiçi tasarruf oranlarını artırarak ekonomik büyümeye sürdürülebilir bir kaynak sağlamayı amaçlamaktadır.
Diğer yandan, fiyat istikrarı için uygulanacak stratejilere geçersek, dezenflasyon sürecine uygun politika bileşimi önemli bir adım olarak karşımıza çıkıyor. Enflasyonun kontrol altına alınması ve tek haneli seviyelere çekilmesi için uygun para ve maliye politikalarının bir arada ve uyum içinde uygulanması gerekmektedir. Yönetilen ve yönlendirilen fiyatlar politikası, fiyat artışlarını kontrol altında tutarak hane halkının satın alma gücünü korumayı hedeflemektedir.
Ayrıca, arz yönlü politikalar ile üretim kapasitelerinin artırılması ve piyasaya sunulan mal ve hizmetlerin çeşitlendirilmesi planlanmaktadır. Bu, talep baskılarını hafifleterek enflasyonist baskıları azaltmada önemli bir rol oynayacaktır.
OVP 2025-2027 dönemi boyunca ekonomik büyüme, istihdam, finansal istikrar ve fiyat istikrarı hedeflerine ulaşmak için kapsamlı ve çok boyutlu bir yaklaşım benimsenmiştir. Her bir strateji ve uygulama aracı, ekonomimizin sürdürülebilir kalkınma yolunda ilerlemesini sağlamak için dikkatle tasarlanmıştır.
ETKİN TİCARET DİPLOMASİSİ YENİ PAZAR FIRSATLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ İÇİN KRİTİK
Şimdi ise, ekonomimizde önemli olan diğer iki alandaki politika araçlarına bahsetmek istiyorum. Öncelikle, ödemeler dengesi başlığı altında atılacak adımlara bakalım. Ekonomimizin dış ticaret dengesini iyileştirmek için ürün ve pazar çeşitlendirmesi stratejisi büyük önem taşıyor. Etkin ticaret diplomasisi ise, uluslararası ticaret ilişkilerimizin güçlendirilmesi ve yeni pazar fırsatlarının değerlendirilmesi için kritik bir unsurdur.
Ayrıca, ticaretin kolaylaştırılması ve ihracatın finansmanı, ihracat süreçlerinin daha verimli hale getirilmesi ve ihracatçılarımıza finansal destek sağlanması yoluyla dış ticaret hacminin artırılmasına katkıda bulunacaktır. İthalat bağımlılığının azaltılması, özellikle stratejik sektörlerde yerli üretimi teşvik ederek cari açığın azaltılmasını hedeflemektedir. Bunun yanında, hizmet ihracatının geliştirilmesi ve ihracatta yeşil ve dijital dönüşümün desteklenmesi, hizmet sektöründe rekabet gücümüzü artıracak ve sürdürülebilir ihracat stratejilerinin benimsenmesini sağlayacaktır.
İş ve yatırım ortamı konusuna gelince, burada hedefimiz, Türkiye’yi yerli ve yabancı yatırımcılar için daha cazip bir hale getirmektir. İş ve yatırım süreçlerinin iyileştirilmesi, bürokratik engellerin azaltılması ve yatırım süreçlerinin hızlandırılması ile mümkündür. Ayrıca, düzenleyici çerçevenin iyileştirilmesi, iyi işleyen bir adalet sistemiyle iş dünyasının daha öngörülebilir ve istikrarlı bir ortamda faaliyet göstermesini sağlayarak yatırımları teşvik edecektir.
Rekabetçi yeni yatırımların tesisi ve yeşil, dijital ve tedarik zinciri odaklı yatırımların artırılması, ekonomimizin geleceğin trendlerine ve küresel rekabet koşullarına uyum sağlaması açısından önemlidir. Bu tür yatırımlar, hem çevresel sürdürülebilirliği hem de ekonomik büyümeyi destekleyecektir.
Son olarak sizlere, kamu maliyesi alanında sürdürülebilir ekonomik büyüme ve mali disiplin hedeflerimize ulaşmak için uygulayacağımız politika araçlarından bahsedeceğim.
Kamu maliyesi başlığı altında, devletin mali yapısını güçlendirmek ve kamu harcamalarının etkinliğini artırmak için bir dizi reform öngörülmektedir. İlk olarak, harcamalarda etkinlik sağlanması önceliğimizdir. Bu, kamu kaynaklarının daha verimli kullanılması ve gereksiz harcamaların minimize edilmesi anlamına gelmektedir. Etkin bir harcama politikası, bütçe açığını kontrol altında tutarak mali disiplini sağlamak için kritik bir rol oynayacaktır.
Afetlere dirençli yapının finansmanı, doğal afetler ve beklenmedik krizlere karşı daha hazırlıklı ve dayanıklı bir mali yapı oluşturmayı hedeflemektedir. Bu, ülkemizin afet sonrası yeniden yapılanma sürecinde hızlı ve etkili bir yanıt verebilmesini sağlayacaktır.
Vergilemede adalet ve etkinlik ise, vergi politikalarının daha adil ve etkili bir şekilde uygulanmasını amaçlamaktadır. Bu çerçevede, vergi tabanının genişletilmesi ve kayıt dışılıkla mücadele edilmesi, kamu gelirlerinin artırılmasına ve mali sürdürülebilirliğin sağlanmasına katkıda bulunacaktır. Kayıtdışılıkla mücadele ve denetimlerde etkinlik de bu hedefe ulaşmak için hayati bir adımdır; ekonomideki kayıt dışı faaliyetlerin minimize edilmesi ve denetimlerin daha etkin yapılması hedeflenmektedir.
Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT) yönetim reformu, kamu teşebbüslerinin daha verimli ve rekabetçi bir yapıya kavuşturulmasını hedeflerken, sosyal güvenlik sisteminin mali sürdürülebilirliği ise, uzun vadede sosyal güvenlik harcamalarının bütçe üzerindeki yükünü azaltmayı ve sistemin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlamayı amaçlamaktadır.
Bu kapsamlı reform ve politikalar, Orta Vadeli Program (OVP) 2025-2027 dönemi boyunca kamu maliyesi alanında disiplinli, etkin ve sürdürülebilir bir yapı oluşturmayı hedeflemektedir. Mali disiplinin sağlanması, ekonomik istikrarın korunması ve sürdürülebilir büyümenin desteklenmesi için atılacak bu adımlar, ülkemizin kalkınma hedeflerine ulaşmasında büyük önem taşıyor.
Yeni OVP döneminde uygulanacak politikalar ve reformlarla, ekonomimizin sürdürülebilir kalkınma yolunda güçlü ve dirençli bir yapıya kavuşmasını hedefliyoruz. Belirlenen hedefler doğrultusunda atılacak adımlar, Türkiye'nin ekonomik istikrarını ve toplumsal refahını artıracak, daha adil ve kapsayıcı bir büyüme modeli oluşturacaktır.
Bu bağlamda, OVP 2025-2027'nin ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Yeni program dönemiyle birlikte, ekonomik kalkınma ve sosyal refah hedeflerimize ulaşmak için tüm paydaşlarla birlikte kararlı adımlar atacağımıza ve bu süreçte önemli başarılar elde edeceğimize yürekten inanıyorum. Hep birlikte, Sn. Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliğinde ekip ruhuyla ve koordinasyon içinde daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye için çalışmaya devam edeceğiz.