Trump, Beyaz Saray’a geri dönüyor: ABD’de ve dünyada dengeler nasıl değişecek?
PIRIL CENNET / ÖZEL HABER
Amerika Birleşik Devletleri’nde tarihi seçim sona erdi. Cumhuriyetçi Parti'nin adayı Donald Trump, resmi olmayan sonuçlara göre, Demokrat Parti’nin adayı Kamala Harris’i geride bırakarak Beyaz Saray’ın 47’nci başkanı oldu.
EN BÜYÜK VAADİ SAVAŞI SONLANDIRMAKTI
Trump’ın seçim sürecinde öne çıkan vaatlerinden biri savaşı sonlandırmak olsa da bu konuda detaylı bir plan sunmadı. Ancak Trump’ın politikalarının, mevcut Başkan Joe Biden'ınkinden büyük ölçüde farklı olacağı ve ABD’nin dünya siyasetinde yeni bir yön alacağı öngörülüyor. İşte yeni yönetimin olası politikaları ve seçim sürecinde gündeme gelen tartışmalar…
TRUMP UKRAYNA’YA DESTEĞE MESAFELİ
Seçim dönemi boyunca yapılan anketler, Cumhuriyetçi seçmenlerin, Demokrat seçmenlere kıyasla ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı mali ve askeri desteğe daha az destek verdiğini ortaya koydu. Pew Araştırma Merkezi tarafından yapılan bir ankete göre, Cumhuriyetçilerin yüzde 49’u Washington’un Ukrayna için çok fazla harcama yaptığını düşünüyor; bu oran Demokrat seçmenlerde ise yüzde 17.
24 SAAT İÇİNDE SAVAŞA SON VERECEKTİ
Trump, Rusya'nın 2022'deki geniş çaplı Ukrayna işgalinden bu yana ABD'nin milyarlarca dolarlık askeri yardımını uzun süredir eleştiriyordu. Trump, yeniden seçilmesi halinde savaşı "24 saat içinde sona erdirme" sözü verdi, ancak bunu nasıl yapacağı konusunda net bir açıklama yapmadı. Bu belirsizlik, Trump'ın Kiev'e, Rusya'ya toprak vermesi yönünde baskı yapabileceği endişelerine neden oldu.
“AVRUPA İLE EŞİTLENENE DEK YARDIM ETMEYECEĞİM”
Cumhuriyetçi Parti'deki Trump destekçileri, Ukrayna’ya yönelik 60 milyar dolarlık askeri yardımı içeren yasa tasarısını uzun süre ABD Kongresi'nde bekleterek bu konuda ciddi bir direniş gösterdi. Trump’ın kampanyasında, Avrupa ülkelerinin Ukrayna konusunda daha fazla sorumluluk alması gerektiğine yönelik çağrıları ise dikkat çekiyor. Trump, Amerikan dergisi Time’a yaptığı açıklamada, "Avrupa eşitlenmeye başlamadığı sürece Ukrayna’ya yardım etmeyeceğim" dedi. Aslında bu açıklamalar, NATO ve Avrupa ile ABD ilişkilerinde yeni bir döneme girileceğinin sinyallerini veriyor.
TRUMP, NATO İTTİFAKINI ZAYIFLATIR MI?
Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO), Donald Trump’ın geçmiş başkanlık döneminde sıkça eleştirdiği bir yapıydı. Trump, diğer NATO ülkelerinin gayrisafi yurtiçi hasılalarının yüzde 2'sini savunmaya harcamadıkları gerekçesiyle ABD'nin ittifaktan ayrılabileceğini bile söylemişti. Şubat ayında yaptığı bir açıklamada Trump, "parasını ödemeyen" ülkeleri korumayacağını belirterek Moskova'yı bu ülkelere "istediğini yapması" yönünde cesaretlendireceğini ima etti. Bu açıklamalar, NATO’nun ABD tarafından daha zayıf bir desteğe sahip olacağı endişelerini artırdı.
AVRUPA’DAKİ ABD’Lİ ASKER SAYISINI AZALTABİLİR
Uzmanlara göre Trump, NATO’dan ayrılmasa bile Avrupa’daki Amerikan askerlerinin sayısını azaltarak veya Rusya’nın bir NATO üyesini işgal etmesi durumunda ABD’nin vereceği yanıtı koşullara bağlayarak ittifakın etkinliğini azaltabilir. Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nden Ed Arnold, Trump’ın başkanlığı döneminde bu tür adımların NATO’nun geleceğini tehdit edebileceğini belirtiyor.
"AMERİKAN TARİHİNDEKİ EN BÜYÜK SINIRDIŞI OPERASYONU"
Trump, seçim kampanyası boyunca başkanlık döneminde yürüttüğü sert göç politikalarını daha da ileriye taşıyacağını belirtti. Beyaz Saray'a dönmesi halinde "Amerika tarihindeki en büyük sınırdışı etme operasyonunu başlatacağını" söyledi. Trump, yasal belgeleri olmayan göçmenlerin çocuklarına doğuştan vatandaşlık hakkını sona erdirme ve Meksikalı uyuşturucu kartellerine karşı savaş açma sözü verdi. Bu sert göç politikaları, özellikle Latin Amerika ve Müslüman nüfusları etkileyecek gibi görünüyor.
YASAL ENGELLERLE KARŞILABİLİR
Öte yandan Trump’ın bu vaatlerinin hukuki engellerle karşılaşabileceği de düşünülüyor. Göç Politikası Enstitüsü’nden Doris Meissner, Trump'ın ilk başkanlık döneminde benzer politikalarda yasal engellerle karşılaştığını ve bu kez de aynı sorunların yaşanabileceğini öngörüyor.
İSRAİL’E DESTEĞİNİ YİNELEDİ
Bunun yanısıra Trump’ın İsrail’e verdiği açık destek, başkanlığı süresince sürmüş ve Kudüs’ü İsrail'in başkenti olarak tanımasıyla zirveye ulaşmıştı. Trump, ayrıca Tel Aviv'den Kudüs'e büyükelçiliğin taşınmasını sağlamış ve Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimlerini desteklemişti. Ancak Trump, aslında İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile eskisi kadar samimi değil hatta gergin bir ilişkiye sahip. Özellikle Netanyahu'nun 2020 seçimlerinin ardından Biden'ı kutlaması Trump’ı kızdırmıştı. Fakat seçim kampanyası boyunca Trump, İsrail’e desteğini her seferinde yineledi.
İRAN'A YÖNELİK SERT MESAJLAR
Trump, 7 Ekim’deki Hamas saldırılarının ardından İsrail'in "başlattığı işi bitirmesi" gerektiğini söylerken, İran’a yönelik tutumunu ise daha sert bir hale getirdi. Time dergisine verdiği demeçte olası bir İran-İsrail savaşında "İsrail'i koruyacağını" belirtti ancak İran’la ilgili stratejilerini detaylandırmadı. Ayrıca Trump, seçim kampanyası süresince İran'ı kendisine yönelik bir suikast planı hazırlamakla suçladı. Bir konuşmasında, "Eğer bana suikast düzenlenirse, umarım Amerika İran'ı haritadan siler" ifadelerini kullanarak İran'a yönelik sert bir mesaj verdi. Bununla birlikte Trump’ın kampanya ekibi, Tahran’ın ABD’ye yönelik siber saldırılarla kampanya yazışmalarına sızmaya çalıştığını da öne sürdü. Dün oyunu kullandıktan sonra basına açıklamalarda bulunan Trump, İran'ın nükleer silahlara sahip olmaması gerektiğini bir kez daha vurguladı.
SÜLEYMANİ’NİN ÖLÜMÜ DÖNÜM NOKTASI OLDU
Trump, ilk başkanlık döneminde İran'a karşı uyguladığı baskıcı politikalar ve yaptırımlarla dikkat çekmişti. Özellikle 2020'de yani başkanlık döneminde İran Devrim Muhafızları'nın komutanı Kasım Süleymani'nin ölümü İran ile gerilimi en üst seviyeye taşımıştı. Bu olayın ardından İran yönetimi, Süleymani'nin intikamını alacaklarını belirterek ABD'ye karşı sert bir duruş sergilemişti. Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle İran'a yönelik sert politikalara devam etmesi beklenirken, bu durum iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir gerilim dalgasını gündeme getirebilir.
ÇİN’E YÖNELİK YÜZDE 60’TAN FAZLA GÜMRÜK VERGİSİ
Öte yandan Trump, başkan olduğu dönemde Çin ile ciddi bir ticaret savaşı başlatmış ve yeniden seçilmesi halinde Çin’e yönelik yüzde 60'tan fazla gümrük vergisi uygulamayı planladığını söylemişti. Çin’den yapılacak bazı alımları kısıtlayacağını ve enerji, telekomünikasyon gibi sektörlerde Çin’e karşı agresif önlemler alacağını dile getirdi. Bu durum, Washington-Pekin hattında ilişkilerin daha da gerginleşebileceğini gösteriyor.
BİR İLKE İMZA ATMIŞTI
Güney Çin Denizi ve Tayvan konusundaki gerilim ise ABD’nin Çin politikasında önemli bir yer tutuyor. Biden yönetimi, Tayvan'a desteği net bir şekilde ifade ederken, Trump bu konuda yorum yapmaktan kaçındı. Ancak, 2016 seçim zaferinin ardından Tayvan Cumhurbaşkanı'nın tebrik telefonunu kabul ederek diplomatik bir ilke imza atmıştı.
TRUMP’IN YENİ DÖNEMİ ABD'Yİ NEREYE TAŞIYACAK?
Sonuç olarak Trump’ın ABD’nin 47'nci başkanı olmasıyla, iç ve dış politikada önemli değişimlerin yaşanacağına dair sinyaller kuvvetlenmiş durumda. Trump’ın Ukrayna, NATO, göçmen politikaları ve Çin ile ticaret konularında mevcut politikalardan büyük ölçüde farklı bir yol izlemesi bekleniyor. Başkanlık döneminde alışılmışın dışındaki politikaları ve stratejileriyle dikkat çeken Trump’ın, bu kez vaatlerini ne ölçüde gerçekleştirebileceği büyük bir merak konusu. Özellikle savaş vaatleri, göçmen politikaları ve uluslararası ilişkiler konularındaki adımları hem ABD’de hem de dünya genelinde yakından takip edilecek…