Esad rejiminin yeraltındaki sessiz ölüm kampı: Sednaya Hapishanesi
Sessizlik... Sednaya Hapishanesi’nin duvarları arasında yankılanan tek şey bu. Ancak bu sessizlik, acı dolu çığlıkların bastırıldığı, insanlık onurunun paramparça edildiği bir işkencenin sessizliği. Suriye'nin başkenti Şam’ın kuzeyindeki bu hapishane, Esad rejimin kanlı tarihinin en karanlık simgesi olarak hafızalara kazınmış durumda.
“ESAD DÜŞTÜ”
Suriye’de muhalifler, dün Esad rejiminin düşmesinin ardından başkentin dış mahallelerinde bulunan Sednaya Hapishanesi’ndeki tutsakları salmaya başladı. Tutsakların yıllar sonra hapishaneden çıktığı anlar kaydedildi. Muhaliflerin hapishane koridorlarında "Esad düştü. Korkmayın” diye seslendiği görüldü.
“SİSTEMATİK BİR ÖLÜM FABRİKASI”
1987 yılında inşa edilen Sednaya Hapishanesi, başlangıçta sıradan bir cezaevi olarak tasarlanmıştı. Ancak yıllar içinde, özellikle Suriye İç Savaşı sırasında, muhaliflerin, gazetecilerin, insan hakları savunucularının ve sıradan vatandaşların sistematik olarak yok edildiği bir ölüm fabrikasına dönüştü.
13 BİN GİZLİ İNFAZ
Uluslararası Af Örgütü’nün raporları, 2011-2015 yılları arasında Sednaya’da 13 binden fazla kişinin gizli infazlarla öldürüldüğünü ortaya koyuyor. Gecenin karanlığında yapılan toplu infazların ardından cesetler, hiçbir iz bırakılmaması için toplu mezarlara gömülüyordu. Bu infazlar, Sednaya’yı yalnızca bir hapishane olmaktan çıkarıp, rejimin en korkunç silahına dönüştürdü.
100 BİNLERCE MAHKUM ESİR
Sednaya’nın dehşeti sadece bilinenlerle sınırlı değil. Uydu görüntüleri ve tanık ifadeleri, hapishanenin yer altında hala keşfedilmemiş üç katı olduğunu gösteriyor. Bu katlarda binlerce mahkumun tutulduğu ve insanlık dışı koşullarda yaşamaya zorlandığı belirtiliyor. Hapishanenin birinci katında yaklaşık 40 bin kişinin havasızlık ve açlıkla ölüme terk edildiği düşünülüyor. İkinci katında henüz ulaşılamamış olsa da 80 bin mahkumun burada tutulduğu iddia ediliyor. Üçüncü katında ise rejimin “en tehlikeli” olarak nitelendirdiği 30 bin mahkum bu katta esir durumda. Bu katlara erişimin, yalnızca rejimin kontrol ettiği özel şifre ve teknik bilgilerle mümkün olduğu belirtiliyor. Beton duvarların kazılmadıkça bu sırların açığa çıkması imkânsız görünüyor.
“SESSİZLİK HAPİSHANESİ”
Sednaya, “Sessizlik Hapishanesi” lakabını, içerideki mahkumların dış dünya ile tamamen iletişimsiz kalmasından alıyor. Ailelerine ne mektup ne de haber ulaştırabilen mahkumlar, rejimin insafına terk ediliyor. Işıkların sürekli kapalı tutulduğu bu karanlık mekândan sağ kurtulan az sayıda kişi bile yaşadıklarını ifade etmekte güçlük çekiyor.
MAHKUMLAR AKIL SAĞLIĞINI YİTİRİYOR
Bir tanık, işkence sırasında akıl sağlığını yitirdiğini ve orada geçirilen her dakikanın bir ölüme eşdeğer olduğunu söylüyor. Tecavüz, açlık, dayak ve öldürme Sednaya’nın günlük rutini. Kadın ya da erkek fark etmeksizin herkes rejimin vahşetine maruz kalıyor.
MODERN TARİHİN KARA LEKESİ
Birleşmiş Milletler ve insan hakları örgütleri defalarca Sednaya’da yaşananları kınadı. Burası sadece Suriye rejiminin değil, modern tarihin en korkunç insanlık suçlarına ev sahipliği yapıyor. Uluslararası toplum, buradaki uygulamaları “savaş suçu” ve “insanlığa karşı suç” olarak tanımlasa da rejim tüm iddiaları reddediyor ve hapishaneye dair bilgileri sıkı bir şekilde gizli tutuyor.
“BU VAHŞET DURMALI”
Sednaya Hapishanesi, yalnızca Suriye’nin değil, tüm insanlığın utanç duyması gereken bir cehennemdir. Binlerce masum insanın sesini susturmayı amaçlayan bu mekan, adeta insan haklarının mezarıdır. Dışarıya ulaşabilen az sayıda tanığın anlattıkları bile, buradaki dehşeti tam olarak açıklamaya yetmiyor. Bu cehennemden kurtulabilenlerin söyledikleri, aslında sessiz bir haykırış: “Bu vahşet durmalı.” Ancak, Sednaya’nın karanlık koridorlarında yankılanan sessizlik, insanlık vicdanının ne kadar duyarsızlaşabileceğini bizlere acı bir şekilde hatırlatıyor.