Ekol TV'de Armağan Çağlayan'ın sunduğu Sorgusuz Sualsiz programı parti liderlerini ağırlamaya devam ediyor. Armağan Çağlayan'ın bu haftaki konuğu DEVA Partisi lideri Ali Babacan oldu. Babacan, Türkiye'nin iç ve dış siyasetine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu.  Programda öne çıkan konu ve başlıklar ise şu şekilde:

6'LI MASA YENİDEN BİR ARAYA GELECEK Mİ?

Biz bu masaya katkı vermekten dolayı şikayetçi değiliz. Aynı yerde duruyoruz. Masadaki parti liderlerin bazıları uzun süredir genel başkanlık yapıyordu. 202 Genel ve 2024 Yerel Seçimler'inden sonra genel başkanlarda değişim oldu. Biz DEVA'nın genel kongresini Eylül'de planlıyoruz. İl kongreleri belli aşamaya geldikten sonra büyük kongreye geçeceğiz.

Henüz resmi olmasa da aday olacağım gibi görünüyor. Şu an için başka aday yok. Ama olabilir. Parti içi hizmet ve rekabete açık bir partiyiz. Şartları yerine getiren herkes aday olabilir.

SIĞINMACI SORUNU NASIL ÇÖZÜLECEK?

Hükümetin konu ile ilgili bir politikası yok. Anlık kararlarla süreç yönetilmeye çalışılıyor. Sığınmacılar, vatandaşlarımız ve ekonomik açıdan birçok zorluk var. İç güvenlik ile ilgili konular kendi mecrasında yönetilir. Ama ağırlıklı olarak insani ve ekonomik zorluklar var.

Sığınmacıların kanuna göre vatandaşlığa başvuru hakkı bile yok ama başka bir kanunda da "Cumhurbaşkanı tek imza ile  vatandaşlık verebilir" diyor. Bu vatandaşlıklar Cumhurbaşkanı imzası ile verildi. Para basıyorsunuz vatandaş oluyorsunuz. Dünyada başka böyle bir ülke yok. Öncelikle Türkiye'ye sosyal ve ekonomik olarak katkıları var mı diye izlenmesi gerekir. Uzun bir süreçtir. Türkiye'deki vatandaşlık hiçbir kurala bağlı değil. Türkiye'de bu şekilde vatandaşlık dağıtılması en büyük sorundur. Buna izin verilmemelidir.

KAYSERİ'DEKİ OLAYLAR

Kayseri'deki olaylar beni de ürküttü. Suriye'de de olunca başka bir şey olduğunu anladım. Ama bunu yapanlar biliyor ki bu konuda toplumda hassasiyet yükseldi. Üç beş oy almak için de dikkat çekmek isteyenler oldu. Çoğunun derdi  budur. Biz bir gün ülkeyi yönetme konusunda hazırlıklı olarak muhalefet yapıyoruz. Başka siyasi partinin de hazırlığı ve önerisi varsa açıklasınlar. Milletin hassasiyeti ile ilgili kaşıyıp da popülarite elde etmek için göçle ilgili konuşuyorlar. 

TÜRKİYE-SURİYE İLİŞKİLERİ NORMALLEŞİR Mİ?

Bu konuda normalleşme için çok emeğim oldu. Ekonomik olarak kazan-kazan üzerine bir dış politika oluşturmuştuk.Hatırlayın Gaziantep'te vatandaşlarımız Halep'e gider öğle yemeği yer dönerdi. Benim bakanlık yaptığım dönemdi. Ama bugün bambaşka bir coğrafya görüyoruz. Suriye'de başka yapılar meydana geldi. Suriye ile ilgili sorunları çözmek istiyorsak ve Suriye'de iç huzur ve barışı görmek istiyorsak Esad'la görüşmek şart.

Görüşünce de "Tamam görüştük, hadi Suriyelileri gönderelim" denilemez. Bu kadar basit değil. Askeri yapılanmalar oldu. Rusya orada komşumuz oldu. Suriye topraklarının 3'te biri Amerikan desteği lie PYD/YPG kontrolünde. Amerikan'ın da içinde olduğu bir çözüm süreci yapılması gerekir. Rusya-Ukrayna Savaşı devam ederken bunu yaparken bu çok zor. İran da bu sürecin içerisinde mutlaka olmalı.

Özgür Özel'in çabasını da takdir ettiğimi kendisine söyledim. Çünkü iktidarın sürekli zikzak çizdiği bir politika var. Dışişleri ve Avrupa Bakanlığı yapmış biri olarak Esad'la görüşmesini doğru bulduğumu ilettim ve teşvik ettim.

TÜRKİYE'DE NEDEN EKONOMİK KRİZ OLUYOR?

Ekonomik krizlerdeki tek sebep kötü yönetim. Yönetenlerin işini düzgün yapamaması ve tedbir almamasıdır. 2008-2009 dönemi ABD kaynaklıydı. Zamanında alınmayan tedbir ve yanlış alınan kararlar krize neden olur.

Biz 2001'den sonra, 2002'den sonra da ekonominin başına geçmemle beraber işimizi sağlama aldık ve o dönem kriz teğet geçti. Bankacılık sistemimizi güçlendirdik. Sıfırdan bankacılık yasası ve konut kredisi yasası çıkardım. Güvenle faizi düşürdük. Düşük bir kamu borcu ile bu kriz sürecine girdik.

"EL YAPIMI EKONOMİK KRİZ YAŞIYORUZ"

Dünyada en yüksek faizi veren Merkez Bankası bizimkidir. Yazıktır. Zamanında Erdoğan "Ben ekonomistim. Bu tende bu can olduğu sürece faiz artmaz" dedi. Bilime aykırı şekilde uygulama yaptığınız zaman kriz patladı gitti. Şu andaki kriz el yapımı krizdir. Yönetimin kötü kararlarının sonuçları nedeniyle kriz yaşıyoruz.

En zor kriz dönemlerinde bile 1 Temmuz'daki ara zammı pas geçmedik. Ama bu sene geçildi. Zatan asgari ücreti özel sektör ödüyor. Vicdanı olan şirket sahipleri zaten çalışanlarına zam yaptı. Türkiye'de orta direk çöktü. Yani orta sınıf. Orta sınıf demokrasiyi de ayakta tutar. Ama şimdi zengin çok zengin, fakir ise çok fakir.

TÜİK RAKAMLARI ŞÜPHELİ Mİ?

Hazine ve Maliye Bakanı iken Devlet İstatistik Enstitüsü (DİE) vardı. Bana bağlı olmasını istemedim. Ama TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) olarak değişmesini de ben sağladım. Erdoğan, Merkez Bankası (MB) ve TÜİK'i kendisine bağladı, bağımsızlığı kalmadı. Bir süre sonra istifa verdim. "Ger dönmemi istiyorsanız kurumların bana bağlı olmasını lazım ama TÜİK'i istemiyorum. Yönetim ilkeleri açısından doğru olmaz" dedim. TÜİK o dönem bağımsız çalıştı. Bağımsız çalışan son başkanını da ben görevlendirdim. Ama o gün bugündür bağımsız bir alan değil.

TÜİK rakamlarındaki en büyük farklılıklar genelde damadın ekonominin başına geldiği gün başladı. Algı yönetimi ile iş başına geldikleri için ekonomiyi de bu şekilde yönetebileceklerini sandılar. Kayınpeder ve damat el ele verdi ve TÜİK enflasyonları düşük gösterdi.

Yeni ekonomi yönetimi ile beraber TÜİK'teki rakamları düzeltme çabası var. Bunu gayet iyi görüyorum. Geçmişin ayıbı konusunda konuşamıyorlar ama düzeltme çabaları var. ENAG rakamlarını da sorunlu ve gerçeklikten kopuk görüyorum. Aslında enflasyonu MB ölçer. TÜİK ayda 1 kere, MB ise ayda 3 kere ölçer. Dolayısıyla önceden önlem alması gerekir.

"BEN EKONOMİYİ 2 SENEDE DÜZELTİRİM"

Ben olsam hemen bu akşam 10 kişiyi görevlendiririm. Haftada 2 kez 2'şer saatlik toplantılar yaparım. Bu şekilde 2 senede ekonomiyi düzeltirim. Diğer vaktimi ise yargı reformu ve eğitime harcarım. Sayın Erdoğan'a bakıyorum, ayak oyunlarından, Bahçeli vs diyaloglardan anlık politika yapıyor.

Erdoğan'a soruyorum, politika kurullarına kaç kere başkanlık etmiş? Sağlık politikası kurulu ile 2018 yılından beri kaç defa bir araya gelmiş? Eğitim politikası kurulu ile 2018'den beri kaç defa bir araya gelmiş? Sayın Erdoğan günlük poitikalarla günü geçiyor. Açıklamalar, algı yönetimi vs yapıyor. İşini yapmalı. Algı yönetimi ile hedef göstererek, iyi bir şey yapıldıysa "Erdoğan yaptı", kötü bir şeyler varsa görevden bakan alınıyor. Koskoca devlette yeni jargonlar getirildi. Damat ile birlikte "Görevden af dileme" terimi çekti. "Görevden aldım ve yenisini atadım" de. Gerek yok bunlara.

"ERDOĞAN'IN ELİ İLE PATLATTIĞI BİR ENFLASYON VAR"

Yüzde 50'lik MB faizi demek, yüzde 5 piyasa faizi demek. Bu da kura bağlı. Açıklanmış bir kur politikası da yok. Aylık yüzde 5 dolar getirisi ile veya insanların dolar bozdurmasıyla kazanç sağlamaya çalışıyor. "Kısa vadeli döviz girişi için ne kadar faiz vermeliyim" hesabı yapılıyor. 2004'te enflasyonu tek haneye indirmiştik. Risk pirimine bağlı olarak yüzde 7-8 olabilir. Çoğu ülke bunu yapıyor. Ama Erdoğan'ın eli ile patlattığı bir enflasyon var. Şimşek "Rasyonel ekonomi politikalarına dönmek zorundayız" demişti. O zaman akılsızca işler yapılmış. Talimat verilmiş bir durum var. Nebati de tek başına karar alamazdı.

"NE YAPTIKLARINI BİLMİYORLAR"

Rekabet Kurumunun yapması gereken işi bugün Ticaret Bakanlığı yapıyor. Ne yaptıklarını bilmiyorlar. O kadar kötü yönetiliyoruz. Rekabet Kurumu fazla fiyat çekenleri tespit edip ceza kesmekle yükümldür. Ama şu an o işlevini yerine getirmiyor. Sistem şu an üzerine asit dökülmüş bir bez gibi. Neresinden tutsanız elinizde kalıyor. Dürüst ve işini bilen bir ekiple yönetmek zorundasınız. Biz öyle yaptık. Yoksa 34 yıllık enflasyon nasıl tek haneye düştü?

SOKAK HAYVANLARI YASA TASARISI

2019'da komisyon kuruldu. Muhalefet ve iktidar ortak bir komisyondu. Belediyelere öneriler verildi. Genel merkezin yapması gereken birçok konu vardı. İlgilenilmedi. Nasıl enflasyonu patlattılarsa sahipsiz sokak hayvanlarının sayısını da patlattılar. Zamanında bunların yapılması gerekiyordu.
Şu anki yasa tasarısında yükümlülüğü belediyelere yıkmak, sorumlu belediyeleri tutmak, kendisi de elini sabunlayıp çıkacak. Belediyelerden kendi kaynağı ile bunu çözmek istiyorlarsa bu yanlıştır. Kaynağı olmayan belediyeler var. Merkezi hükümet kaynak ayırmalı. Denetimi de merkez yönetiminde olmalı. Burada bir kolaycılık görüyorum. 

İleriki zamanda nüfuslarının azalması için kısırlaştırma yapılmalı. Hayvana çip takılmalı. Hayvanı tanımlama ve kimliklendirme yapılmalı. Öldürmek asla kabul edilemez. 

"TÜRKİYE'DE İMAJ KAYBI VAR"

Merkez Bankası 2017-2018'den beri müdahalelerini gizliyor. Türkiye'de ciddi imaj kaybı var. Yurt dışındaki gurbetçilerimiz ikinci sınıf insan gibi hissediyor kendisini. Eskiden Türk bayraklı tişörtler giyer gençlerimiz yurt dışında öyle dolaşırlardı.

SİYASETTE NORMALLEŞME

Siyasette ve dış poiltikada diyaloğa önem veriyorum. Savaşan ülkeler bile kapı arkasından diyalog yürütmedi. Ben seçimlerden birinci çıkmış partinin iktidarla görüşmek için kapı aralamasını doğru buluyorum. Ama bunun üzerinden Erdoğan'ın "normalleşme, yumuşama" gibi politika yürütmesi ve 3 ay boyunca bununla toplumu meşgul etmesini doğru bulmuyorum. Erdoğan, "Birinci kişi benim" algısını millete verdi. Özel'in iyi niyetli çabasını kendisine siyasi oyun alanı olarak gördü.

Yeni anayasa ile ilgili de en az 1 sene ülkenin gündemini meşgul edecekler. Ekonomi ve sığınmacı sorununu örtbas etmeye çalışacaklar. Buna izin vermememiz gerekiyor. İktidar ve muhalefet diyalog kurmalı. Ama komisyonlar kuruluyorsa ittifak kurulsun beraber yönetsinler. Sorunların ve derin krizlerin içerisine muhalefeti de çekerler. Dikkat edeceklerini düşünüyorum.

ERDOĞAN DAVET ETSE GÖRÜŞÜR MÜ?

Sayın Erdoğan beni davet etse gider miyim? Bizim bayramlaşma taleplerimizi bile kurumsal olarak reddediyorlar. Asıl tehlike şu, DEVA'da işi bilen iyi bir kadro var. Bunu iyi biliyor. Asıl tehlikeyi bu olarak görüyor.

"İHALESİZ ALIMLAR YAPILDI"

Devlet Malzeme Ofisi ihalesiz milyarlarca dolarlık alımlar yaptı. Davet usulü yapıldı. AB'nin 28 maddelik uygulama prosedürü var. İsrafı gerçekten önlemek istiyorsa bizim önerilerimiz var. Yol ve köprülerde yap-işlet-devret modeli ile iş yapacakları zaman firmaları yarıştırmaları lazım. Projeler yarışmalı. Daha ucuza yapan bir firma olabilir. 

VİZE SORUNU NASIL ÇÖZÜLECEK?

Sorunun çözümüne o kadar az kalmıştı ki... Türkiye Avrupa'ya vizesiz seyahate o kadar yaklaşmıştı ki... Ama olmadı. İtibar kolay oluşmuyor.  Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına faydalı gözle bakılmalı, ekonomik olarak gücünüz fazla olmalı. Geri kabul anlaşması ve gümrük birliği anlaşmaları sorunu da var. 

Avrupa, Türkiye'ye güvenmiyor. Ülkenin yönetimine güvenmiyorlar. Vatandaşları da gelirse geri dönmezler diye korkuyorlar.