İş ve Yaşam Stratejisti Uzm. Dr. Seda Ülgen'le, geçmişte yaşanan bir incinmeyi, haksızlığı veya zararı kabul edip, bu duygusal yükten kurtulmayı sağlayan affetme konusunu konuştuk. Ülgen sorulara şu yanıtları verdi:
AFFETMEK NE DEMEK?
Affetmek, aslında özgürleşmektir. Bize verilen bir zarar veya yapılan kötülüğe karşı kendimizi korumak için içimizde biriktirdiğimiz öfke veya kinden özgürleşebilmektir. Başımıza kötü bir şey geldiğinde, zarar gördüğümüzde bir daha onu yaşamamak için bizi koruyan iç mekanizmalarımız devreye giriyor. O esnada biz canımızı yakan bu olayı sürekli düşünüyor, unutamıyor ve bu olayla ilgili kötü duygular hissediyoruz. İçeride kopan fırtınanın aslında büyük bir amacı var. Yapmaya çalıştığı şey başımıza ne geldiğini ve daha da ötesi neden geldiğini anlayarak bir daha başımıza gelmesin diye tedbirler almak. Eğer yaşadıklarımızla ilgili farkındalığımız olursa neden incindiğimiz ve nasıl zarar gördüğümüz konusunda da o zaman kendimizi koruyabiliriz. İşte, bu farkındalıkla birlikte o canımızı yakan negatif duyguları artık daha fazla taşımamıza gerek kalmıyor ve bedenimizden, zihnimizden özgürleştiriyoruz. İşte, bu üzerimizde taşıdığımız ağırlıktan artık kurtulmamızı affetmek olarak tanımlayabiliriz.
BİZİ İNCİTEN BİRİNİ AFFEDİP Mİ UNUTMALIYIZ, AFFETMEDEN Mİ?
Önemli olan unutmak değil, çünkü deneyimin neden ve nasıl başımıza geldiğini anlamaya ihtiyacımız var. Hayatı tanıyoruz. İnsanların yaşam öykülerindeki nedenlerini, yaşadıkları ile değişen tepkilerini anlamlandırıyoruz. Anlarken kendi içimizdeki gücü keşfediyoruz. Hayatta yaşadıklarımızla ilgili kendimize de anlayış sunmaya ve izin vermeye başlıyoruz. Affetmek, daha önce de dediğim gibi içimizde bizi sürekli tetikte tutan, stres hormonları salgılatan öfke, kin gibi duygulardan özgürleşmek demek. O duyguları hatırlamasak da beden taşımaya devam edebilir, hiç birimizin öyle bir ağırlığa ihtiyacı yok. Çünkü affetmemek sadece ve sadece bize zarar veriyor. Suçlu gördüğümüz kişiye bir yaptırımı yok, en fazla bize bir daha yaklaşmasın ve aynı davranışı tekrarlamasın diye kendimize hatırlatma şeklimiz olabilir. Bunu da kendimize hatırlatmanın başka yolları var. Bu kadar bedenimize zarar verebilecek bir şekilde yapmak zorunda değiliz.
AFFETMEDEN YOLUMUZA DEVAM ETMEK SAĞLIKLI MI?
Öncelikle affetmenin faydalarını anlamamız lazım. Birini affettiğimizde zayıf, güçsüz olmayacağız, tam tersi hayatı daha derin anlayabilen, hayata karşı daha güçlü duran, sorun çözme konusunda özgüveni daha yüksek bireyler haline geleceğiz. Affetmek savaş durumudur, daima tehlikeye karşı uyanık kalma durumudur. Şöyle düşünün evinize hırsız girdi, korktunuz, üzüldünüz! Sürekli olarak hırsızı gelecek mi diye gözlemeye devam ederseniz artık eviniz güvenli alanınız olmaz. Ne rahat uyuyabilirsiniz ne bir filme konsantre olabilirsiniz. Yapmanız gereken kapınızın kilidini değiştirmek, hırsızın nasıl girdiğini anlamak, evin zayıf noktalarını güçlendirmek ve yolunuza devam etmek. Aynı şekilde biz de kendimizi ve hayatı tanımlayarak kendimizi güçlendiriyoruz, önlemlerimizi alıp yola devam ediyoruz.
Bu yüzden affettiğimizde kortizol gibi kronik stres hormonlarımız düşüyor. Beynimizde savaş kaç tepkisinde tetikte olan amigdala aktivitesi azalıyor. Bağışıklık sistemimiz güçleniyor. Empati yeteneğimiz artıyor. Hayata karşı daha olumlu hissediyor ve hayatı güvenli bulduğumuz için deneyimlere daha açık oluyoruz. Kronik ağrılarımız azalıyor, uykumuz düzeliyor. Daha güçlü sosyal bağlar ve derin ilişkiler kurabiliyoruz. Şimdi bu saydıklarımı bir daha düşünün, affetmeden yola devam etmek ister misiniz?
AİLEMİZDEN BİRİ BİZİ İNCİTİRSE NASIL DAVRANMALIYIZ?
Birileri bize zarar verdiğinde arkamızı dönüp gitmek çok kolay. Ancak sevdiğimiz biri bizi incittiği zaman işler biraz zorlaşıyor. Canımızı yakan, zarar veren kişi ile aynı ortamda bulunmaya devam ediyoruz. Bu durum içimizde kendimize saygımız açısından sorgulama yaratabiliyor. Sürekli içimizde bizi korumaya çalışan taraf stres hissederek tetikte kalmaya ve tekrar canımızın yanmamasına çalışıyor. O yüzden böyle bir olay yaşadığımızda kontrolü elimize almamız gerekiyor. Her şeyden önce sevdiklerimizin de insan olduğunu, bu hayatta herkes gibi öğrenme sürecinde olduğunu unutmamız gerekiyor. Onlar da hata yapabilir. Biz kendimizi koruma gücüne sahibiz. Öncelikle incindiğimizi, kırgınlığımızı karşı tarafa ifade etmeyi denemeliyiz. Bizim açımızdan olayları anlayabilmeleri için bir şans vermemiz gerekir. Karşımızdaki kişiler en yakınlarımız, sevdiklerimiz olsalar bile bize zarar veren, üzen davranışlara karşı sınır çizebilmemiz gerekiyor. Sağlıklı ilişkiler için sınır çizebilmek gerçekten çok önemlidir. İç görü kazanmak ve kendi içimizde doğru sınırları çizebilmek için profesyonel destek alabiliriz.
Yaşanan olumsuzluklar doğru iletişim kurulduğunda birbirimizi daha iyi anlamamıza, farklılıklarımızı tanımamıza neden olur. Yine de bazen ne kadar kendimizi ifade etsek de sınır da çizsek zarar veren olayın tekrarlanmasını önleyemeyebiliriz. Bu durumda olayın derecesine göre kendimizi koruyabilmek için gereğinde ilişkiyi tekrar değerlendirip mesafe koymamız da gerekebilir. Unutmayın ki öncelikli olarak kendi yaşantımızdan sorumluyuz. Hepimiz daha mutlu ve huzurlu bir hayatı hak ediyoruz."