Bugün Beştepe'de yapılacak Kabine Toplantısı'nda, memur ve emekli maaşlarına yapılacak zam oranı gibi kritik konular ele alındı. 2 Temmuz Salı günü bir araya gelecek olan Bakanlar Kurulu'nun gündeminde, 9. Yargı Paketi ve torba yasa gibi önemli maddeler de bulundu. TÜİK tarafından açıklanacak son enflasyon verileri öncesi büyük önem taşıyan bu toplantı sonrasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıklamalarda bulundu. İşte, 2 Temmuz 2024 bugünkü Kabine Toplantısı kararları ve gündem maddeleri…
KABİNE TOPLANTISI KARARLARI!
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yeni vazifelerinin hayırlı olmasını diliyorum. Her iki bakanımızın da seleflerinden aldıkları bayrağı çok daha ileriye taşıyacaklarına inanıyorum. Görevden affını isteyen Mehmet Özhaseki kardeşimiz ile Fahrettin Koca kardeşlerimize de milletimize yaptıkları hizmetler için teşekkür ediyorum. Uzun yıllardır beraber yol yürüdüğümüz her iki arkadaşımız da inşallah yakın temas halinde olmaya devam edeceğiz.
Aziz milletim, bu salonda bulunan siz basın mensuplarımızla birlikte aziz milletimizin kısa süre önce idrak ettiğimiz kurban bayramını tekrar tebrik ediyorum. Rabbimden bizleri ve tüm ümmeti Muhammedi tüm çatışmaların, katliamların olmadığı bayramlara kavuşturmasını niyaz ediyorum. Bayram tatilinin 9 gün olması, vatandaşlarımız memleketlerine, tatil bölgelerine gönül huzuruyla seyahat etti. Yollarımızda çok büyük trafik yoğunluğu yaşandı. Vatandaşlarımızın yolculuklarını güven ve huzur içinde gerçekleştirmesini temin etmek için çalışan tüm personelimize milletim adına teşekkür ediyorum. Yine bu vesileyle vatanımızın bekası, insanlarımızın güvenliği için yurt içinde ve yurt dışında kahramanca görev yapan askerlerimizin tek tek gözlerinden öpüyor, Rabbim onları muhafaza ve muzaffer eylesin diyorum.
Bayram süresince çeşitli nedenlerden kaynaklanan anız ve orman yangını haberleriyle sarsıldık. Diyarbakır Çınar ve Mardin Mazıdağı'ndaki yangında hayatını kaybeden insanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Hafta sonu yine İzmir, Bursa, Balıkesir, Muğla ve Çanakkale'de orman yangınları yaşadı. Yaz mevsiminin her geçen yıl daha sıcak ve kurak geçmesiyle yangın riski de aynı oranda artıyor. Sadece ormanlarımızı değil ülkemizin akciğerlerini yakan bu felaketlere baktığımızda ihmalin, tedbirsizliğin ve kastın öne çıktığını görüyoruz.
Bölücü örgütün de orman yangınlarını bir terör yöntemi olarak kullandığını geçmişteki tecrübelerimizden biliyoruz.
Yüzde 90'ı insan kaynaklı yangınların önüne geçmek ve tek bir ağacın bile zarar görmemesini engellemek için vaz gücümüzle çalışıyoruz. Orman yangınlarıyla etkin mücadele konusunda önemli adımlar attık. Dünyada örnek alınan orman yangınlarıyla mücadele filosu kurduk. Bugün bu mücadeleyi 26 uçak, 105 helikopter ve 5 binden fazla kara aracıyla sürdürüyoruz. Tabi sadece filomuzdaki araç sayılarını artırmadık. Üzerindeki ekipmanları da en ileri teknolojiyle yeniledik.
Terörle mücadelede destan yazan insansız hava araçlarını yeşil vatanın savunmasında da kullanıyoruz. Halihazırda 14 Bayraktar TB2 İHA'mızla yeşil vatanı 7 gün 24 izliyoruz.
Dünyada orman yangınlarıyla mücadele İHA kullanan iki ülkeden biriyiz. İHA'larımızın yanında 184'ü akıllı olmak üzere 776 kulemizle ormanlarımızı sürekli takip ediyoruz.
İlk defa bizim dönemimizde yapılan 4 bin 744 havuz ve göletle araçlarımızın su ihtiyacını hızla karşılıyoruz. Bunların dışında yapay zeka tabanlı sistemler olmak üzere pek çok teknolojik imkan da gücümüze güç katmaktadır. Bugün itibarıyla 25 bin personelimiz ve 122 bini aşkın gönüllümüz ormanlarımızı korumak için fedakarca çalışmaktadır. Gece gündüz demeden yangınlara karşı cansiperane mücadele eden bütün kahramanlarımıza şükranlarımı sunuyorum. Ormanlarımıza sahip çıkma ve koruma noktasında tüm vatandaşlarımızdan daha fazla itina bekliyoruz. Yaz sıcaklarının artık çok yoğun şekilde yaşandığı günlere girdik. En ufak ihmalin bile büyük zararlara sebep olacağını unutmayalım.
TARIM ÜLKEMİZ AÇISINDAN ÇOK STRATEJİK BİR SEKTÖRDÜR
Tarım ve ormancılık konusunda bir hususu hemen ifade etmek isterim. Önceki ay çiftçilerimizle buluşmamızda Türkiye'nin tarım alanında son 21 yılda nereden nereye geldiğini rakamlarla ortaya koyduk. Hükümetlerimizin tarım politikalarını eleştirenlerin çoğu bilgiden ziyade ön yargılarla hareket etmektedir. Açıkçası bunlar ne ülkemizi tanıyor ne de dünyayı takip ediyor. Her mesele gibi maalesef tarım konusuna da istismar malzemesi olarak bakıyorlar. Seçim meydanlarında bedava traktör vaat edip sonrasında biz onu dikkat çekmek için söyledik diyerek işi pişkinliğe vurdukları gibi yalan yanlış bilgilerle milletimizin zihnini bulandırmaya çalışıyorlar.
Bir defa şunu kabul etmek lazım, bunlar öyle seçim meydanlarında dalga konusu yapılacak işler değildir. Tarım ülkemiz açısından çok stratejik bir sektördür. Hükümet olarak biz de sektörün ciddiyetine uygun bir anlayışla yaklaştık. Çiftçi kardeşlerimizin hakkını vermeye çalıştık. Son 21 yılda reel rakamlarla 1 trilyon 364 milyar lira tarım desteği verdik. 2024 yılında şu ana kadar 56 milyar lira destek ödemesi yaptık. Yıl sonuna kadar bu rakam 91.5 milyar liraya çıkacak.
İSRAİL'İN GÖZÜNÜ KOMŞULARINA DİKTİĞİNİ GÖRÜYORUZ
Türkiye stratejik önemi fevkalade yüksek, 3 kıtanın kavşak noktası olan bir coğrafyada bulunuyor. Tarih boyunca medeniyetlerin beşiği olmuş ama aynı zamanda paylaşım kavgasının tam merkezinde yer almış bir bölgedeyiz. Böyle bir coğrafi konuma sahip olmak ülkemize siyasi, ekonomik ve askeri avantajlar sağlamak yanında tehditleri de beraberinde getirmektedir. Birinci Dünya Savaşı'na giden yolun taşları bizim bölgemizde döşendi. İkinci Cihan Harbi'nin odağında aynı şekilde yine bizim bölgemiz vardı. Soğuk savaş döneminde bloklar arası rekabetin yoğunlaştığı bölgelerden biri yine Türkiye'nin merkezinde olduğu coğrafyaydı. 13'üncü yılını tamamlayan Suriye krizi en fazla bizim bölgemizi etkiledi. Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın olumsuz yansımalarına maruz kalan bölgelerin başında yine biz yer alıyoruz. 7 Ekim'den bu yana İsrail'in Gazze'de gerçekleştirdiği soy kırıma varan katliamlar yine bizlerin yüreğini yakıyor. İsrail'in Gazze'ye saldırmasıyla birlikte Doğu Akdeniz'de ısınan sular aynı şekilde bizi ve bölgemizdeki kardeş ülkeleri tedirgin ediyor. Batılı güçlerin askeri, diplomatik, siyasi desteğini alan İsrail'in gözünü komşularına diktiğini görüyoruz.
İSRAİL SALDIRGANLIĞI DURMADIKÇA HİÇBİR DEVLET KENDİNİ EMNİYETTE HİSSEDEMEZ
Lübnan'a yönelik saldırıların ve tehdit dilinin artması bölgemizin geleceği adına bizi ciddi manada endişelendirmektedir. Batı dünyası destek verdikçe, İslam alemi de sessiz kaldıkça Netanyahu denilen caninin tüm bölgemizi ateşe sürükleme pahasına işgal politikasına devam edeceği anlaşılıyor. Türkiye olarak ilk günden beri buna dikkat çekmekteyiz. Gazze krizinin sadece Gazze ile sınırlı kalmayacağını, İsrail zulmünün çok vahim sonuçları olabileceğini sık sık dile getirdik. İsrail'in yayılmacı hedefleri peşinde koştuğunu her zeminde ifade ettik. Gerek İran'la yaşanan füze gerilimi gerekse İsrail'in Lübnan'a yönelik artan saldırıları maalesef kaygılarımızda bizi haklı çıkardı. Buradan bir kez daha şu uyarıyı yapmak durumundayım. Karşımızda devlet adamı vasfının asgari şartlarını dahi taşımayan, gözü dönmüş, ihtiraslarının esiri olmuş, aklını, vicdanını kaybetmiş bir katil vardır. Masumların kanından beslenen bu zalim siyasi ömrünü uzatmak adına kendi vatandaşlarının güvenliğini dahi hiçe saymaktadır. Netanyahu yönetimi altındaki İsrail saldırganlığı durdurulmadıkça Türkiye dahil bölgemizdeki hiçbir devlet kendini emniyette hissedemez.
HEDEFİMİZ DOĞRU, AKILLI, UZUN VADELİ HAMLELER
Bu durum İsrail'in komşusu olan Lübnan ve Suriye başta olmak üzere tüm ülkeler için de geçerlidir. Daha önce de ifade ettim, Ankara'nı güvenliğini Gazze'nin, Kudüs'ün, Ramallah'ın, Beyrut'un, Amman'ın, Bağdat'ın huzur ve güvenliğinden ayrı göremeyiz. Türkiye olarak güvenlik önceliklerimizi buna göre tayin ve tespit ediyoruz.
Dış politikada atacağımız adımları da bu gerçekler ekseninde planlıyoruz. Hedefimiz doğru, akıllı ve uzun vadeli hamlelerle bu mücadeleden ülkemizi kayıpsız, hatta kazançlı olarak çıkarmaktır. Ne yapıyorsak bunun için yapıyoruz. Aziz milletim, barışı, diyaloğu ve diplomasiyi en üst seviyede devreye almamız gereken günlerden geçiyoruz. Özellikle aynı coğrafyayı ve aynı kaderi paylaştığımız devletlerle karşılıklı diyalog zeminini güçlendirmemiz önem arz ediyor. Mevcut bölgesel ve uluslararası konjonktürde İslam ülkeleri arasında dayanışmayı artırmamız, fikir ayrılıklarını gidermemiz son derece mühimdir. Geçmişin geleceğimizi de ipotek altına almasına müsaade edemeyiz. Bu anlayışla komşularımızdan başlayarak bölgemizdeki tüm aktörlerle münasebetlerimizi ilerletmeye gayret ediyoruz. Şimdiye kadar bu çabalarımızın somut çıktılarını birçok yerde gördük.
BİZİM KİMSENİN TOPRAĞINDA GÖZÜMÜZ YOKTUR
Komşumuz Suriye'de de 13 yıldan fazla süredir devam eden ve 1 milyon insanın hayatına mal olan ihtilafa siyasi çözüm bulmak için çok uğraştık. Astana süreciyle rejim ve muhalefetin aynı zeminde buluşmasını sağladık. Bunun dışında farklı kanallarla daha fazla kan dökülmesinin, daha fazla çatışma yaşanmasının önüne geçmeye çalıştık.
Sahada bazı konularda müsbet neticeler de aldık. Sulhe ve sükunete hizmet edecek ilave adımların atılması mümkündür. Bizim kimsenin toprağında ve egemenliğinde gözümüz yoktur. Suriye'nin toprak bütünlüğünün ve milli birliğinin korunması Türkiye'nin de önceliğidir. DEAŞ'la birlikte güney sınırlarımız boyunca PKK'ya kurdurulmak istenen terör devletine en ağır darbeyi sınır ötesi harekatlarla Türkiye indirmiştir. Çünkü biz komşu olarak istikrarsızlıkla boğuşan ve terör örgütlerinin cirit attığı değil, demokratik, müreffah, güçlü bir Suriye görmek istiyoruz. Suriye'nin evlerini terk etmek zorunda kalmış milyonlar için güvenli, emin bir yer haline gelmesini herkesten daha çok biz arzu ediyoruz. Böyle bir iklime ne kadar kısa sürede kavuşulursa herkes için, özellikle Suriye halkı için o kadar iyi olacaktır.
TÜRKİYE DOSTLARINI YAR IYOLDA BIRAKAN BİR DEVLET DEĞİLDİR
Biz ayrılıkları derinleştirme yerine ortak paydayı büyütmenin derdindeyiz. İç siyaset gibi dış politikada da sıkılı yumrukların açılmasında büyük fayda olduğuna inanıyoruz. Bunun için kiminle görüşülmesi gerekiyorsa, geçmişte olduğu gibi, yine görüşmekten imtina etmeyiz. Elbette bunu yaparken öncelikle Türkiye'nin menfaatlerini referans alacak ama bu süreçte bize güvenen, bize sığınan, bizimle ortak hareket eden hiç kimsenin mağdur olmasına da izin vermeyeceğiz. Türkiye dostlarını yarı yolda bırakan bir devlet değildir ve olmayacaktır. Tek parti zihniyeti, Azerbaycanlı kardeşlerimizi Sovyetlere teslim ederek ülkemize Boraltan Köprüsü faciasını yaşatmıştı. Milletçe bu facianın mahcubiyetini tam 76 yıl yüreğimizde hissettik. 44 gün süren vatan muharebesinde Azerbaycan'a sağladığımız güçlü destekle sadece Karabağ'ın 30 yıllık işgaline son vermedik. Aynı zamanda tek parti yönetiminin tarihimize bulaştırdığı utanç lekesini de biz temizledik. Böyle bir siyasi musibetin tekerrürüne tahammülümüz olamaz. Hele hele Solingen'de evlatlarını ırkçı teröre şehit vermiş bir millet olarak, bize yakışmayan, inancımızla, kültürümüzle, medeniyet değerlerimizle asla bağdaşmayan sahnelerin yaşanmasına da göz yummayız.
BİZ SOKAKLAR ÜZERİNDEN KOTARILAN KAOS PLANLARINA BAĞIŞIKLIK KAZANDIK
Kamu düzeni devletimizin kırmızı çizgisidir. Hangi bahaneyle olursa olsun, bu çizginin aşılmasına, bu hassas çizginin yok sayılmasına, çiğnenmesine eyvallah demeyeceğiz. Aziz kardeşlerim, çok değerli basın mensupları... Biz sokaklar üzerinden kotarılan kaos planlarına bağışıklık kazanmış bir ülkeyiz. Geçmişte etki ajanları ve provokatörler eliyle ülkemize hangi bedellerin ödetildiğini gayet net hatırlıyoruz.
Kayseri'de son derece iğrenç, rezil bir taciz vakası üzerinden aynı kaos planı tezgahlandı. Bu oyunun ikinci perdesi ise Suriye'nin kuzeyinde bulunan, Türk çıkarlarına ve varlığına yönelik sahnelendi. Bölücü terör örgütü artıkları ve işbirlikçileri eliyle kotarılan bu oyunun kimin yazdığını, bunların kimlere figüranlık yaptıklarını çok çok iyi biliyoruz. Allah'ın izniyle, ne biz, ne milletimiz ne de Suriyeli kardeşlerimiz bu sinsi tuzağa düşmeyeceğiz. Nefret söylemlerine, faşizme, ırkçı vandallığa ve provokasyonlara boyun eğmeyeceğimizi burada tekrar altını çizerek söylemek istiyorum.
4 HAZİRAN SON KABİNE TOPLANTISI KARARLARI
"HAKİM VE SAVCI SAYISI 24 BİN 829'A ULAŞTI"
Hükümet olarak yegane referansımız eserlerimiz ve hizmetlerimizdir. Milletimiz yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı çok net görmektedir. Bizim için esas olan milletimizin takdiridir. Adalet hizmetlerinin kalitesinin iyileştirilmesi üstünde hep titizlikle durduğumuz bir konudur. 52 bin metrekare alana sahip 5 adalet sarayını hizmete açtık. 2 yeni adli tıp binasının inşaatını tamamladık. İnşaatı ve proje çalışmaları devam eden adli tıp sayısı 5'tir. 14 ceza infaz kurumuyla 2 denetimli serbestlik binası faaliyete geçti. Hakim ve savcı sayısı 24 bin 829'a ulaştı. 2 bin 294 hakim ve savcı ataması yaptık. 8. yargı paketi ile önemli değişiklikler yaptık. 9. yargı paketimiz Meclis'tedir. Önümüzdeki dönemde adaletin tecellisini hızlandıracak adımları atmaya devam edeceğiz. Yeni yargı reform stratejisi ile beklentileri karşılayacağız..
"AZALAN DOĞUM ORANLARI ALARM VERİYOR"
Toplumun temel direği olan aile kurumun önemini daha iyi anladığımız günlerden geçiyoruz. Küresel kültürün desteklediği cinsiyetsizleştirme politikaları insan neslini tehdit eder boyutlara ulaştı. LBGT dayatması faşizmi aratır şekilde toplumu yozlaştırmaya dönüştü. Azalan doğum oranları dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de alarm veriyor. Bu konuda yeni uygulamaları devreye alacağız. Ailemiz istikbalimiz temasıyla 8. aile şurasını düzenledik. Evlenecek çiftlere faizsiz kredi desteği yanında eğitim ve danışmanlık hizmetleri veriyoruz. İlk kez hazırlanan ailenin korunması ve güçlendirilmesi eylem planını hayata geçirdik. Kadının güçlenmesi eylem planını hayata geçirdik. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddet Genelgesi'ni çıkardık. Son 1 yılda bin 33 çocuğumuz koruyucu aile yanına yerleştirdik. Güçlü aile güçlü Türkiye vizyonuyla bu alandaki faaliyetimizi genişleterek sürdüreceğiz.