Moskova-Kiev hattında nükleer kartlar masada: Üçüncü Dünya Savaşı'nın ayak sesleri mi?

Rusya ve Ukrayna arasında 1000 günü aşan savaş, küresel güvenliği tehdit eden bir boyuta ulaşıyor. Ukrayna’nın Amerikan yapımı uzun menzilli füzeleri kullanmaya başlaması, Rusya’nın nükleer doktrinini değiştirmesiyle birleşerek Üçüncü Dünya Savaşı ihtimalini gündeme getiriyor. Ekoltv.com.tr'ye konuşan uzmanlar, bu gelişmelerin savaşın yalnızca bölgesel değil, küresel bir çatışmaya dönüşebileceği yönünde kritik uyarılarda bulundu.

PIRIL CENNET / EKOLTV.COM.TR

Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş, 1000 günü aşkın bir şekilde devam ederken, dünya genelinde ise siyasi, askeri ve insani sonuçları derinleşiyor. 24 Şubat 2022'de başlayan çatışma, uluslararası ilişkilerdeki dengeyi sarsmayı sürdürüyor.

SAVAŞIN SEYRİ DEĞİŞİYOR

Ukrayna'nın Amerikan yapımı uzun menzilli füzeler kullanmaya başlaması ve Rusya’nın nükleer doktrininde yaptığı değişiklikler gibi gelişmeler, savaşın seyri üzerinde belirleyici etkilere sahip olacak gibi görünüyor. Medya Günlüğü yazarı Aydın Sezer ile Savunma Sanayi ve Dış Politika Analisti Suat Delgen, bu önemli gelişmeleri ve savaşın uluslararası dengelere etkisini Ekoltv.com.tr’den Dış Haberler Editörü Pırıl Cennet’e değerlendirdi.

AMERİKAN FÜZELERİ SAVAŞIN GİDİŞATINI NASIL ETKİLER?

Ukrayna'nın, ABD'nin sağladığı uzun menzilli füzeleri kullanma izni alması, savaşın dinamiklerini değiştirecek gibi gözüküyor. Sezer, bu adımı savaşın genişlemesine ve hatta 3. Dünya Savaşı ihtimaline zemin hazırlayan bir gelişme olarak yorumladı.

AVRUPA ÜLKELERİ İÇİN BÜYÜK TEHDİT

Sezer, "Amerikan yapımı füzelerin Ukrayna tarafından kullanılması, savaşın yalnızca Ukrayna topraklarında değil, daha geniş bir coğrafyada etkilerini hissettirecek şekilde yayılmasına neden olabilir," dedi. Ukrayna'nın Rus topraklarında Amerikan yapımı füzeler kullanmasının Rusya'nın komşusu olan Avrupa ülkeleri için doğrudan bir tehdit oluşturduğu belirten Sezer, bu durumun, Avrupa'nın daha fazla savaşa dâhil olmasına ve Rus tehditlerine karşı savunma hazırlıklarını hızlandırmasına yol açabileceğini belirtiyor.

“RUSYA’NIN KAYBETME LÜKSÜ YOK”

Delgen ise Ukrayna'nın Amerikan yapımı füzelerle Rusya'ya yönelik saldırılarına, savaşın yıpratma mücadelesi şeklinde devam eden sürecin önemli bir adımı olduğunu belirterek "Ancak bu hamle, Rusya’nın sert karşılıklar vermesini de zorunlu kılabilir” diye konuştu. Delgen'e göre, Rusya'nın savaşın kaybedilmesi gibi bir lüksü bulunmuyor ve Ukrayna'nın bu tür füze saldırıları, Rusya'nın da stratejik olarak karşılık vermesini zorunlu kılabilir. Bu bağlamda, Rusya’nın RS-26 Rubet ICBM gibi uzun menzilli nükleer füzeleri kullanma ihtimali daha güçlü hale geliyor.

“AMAÇ PUTİN’İN TEPKİSİNİ GÖRMEK”

Ukrayna'ya Batı’dan gelen sürekli ve kesintisiz destek, savaşın şiddetini artırırken, Rusya'nın vereceği yanıtı da önemli kılıyor. Sezer, ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Ukrayna'ya verdiği bu desteğin, Putin'in ne gibi bir tepki vereceğini görmek için bir test olduğunu belirtti.

“SAVAŞ GENİŞ BİR ALANA YAYILABİLİR”

Sezer, "Bu, Batı'nın Ukrayna'ya sağladığı desteği, Putin’in nasıl bir tepki vereceğini görmek amacıyla bir sınav olarak kullanması anlamına geliyor," diyor. Batı'nın Ukrayna'ya sağladığı silah ve lojistik yardımlarının, Rusya’yı ya sert bir şekilde misilleme yapmaya ya da sessiz kalmaya zorladığını ifade ediyor. Eğer Putin sessiz kalırsa, Batı'nın şiddetli saldırılarının blöf olmadığını göstereceğini belirten Sezer, Putin’in sessizliğini bozması durumunda savaşın çok daha geniş bir hale geleceğini vurguluyor.

“AVRUPA’DAKİ KOALİSYON KIRGINLAŞABİLİR”

Öte yandan Delgen ise Batı'nın sürekli desteğiyle birlikte Avrupa’da, özellikle Almanya’da, Rusya ile bir ateşkes yapılması için artan baskılara dikkat çekiyor. "Trump’ın ABD Başkanlığı’na dönmesiyle birlikte, Batı’nın Rusya ile büyük tavizler verilerek bir barış sürecine girme olasılığı ortaya çıkabilir” diyen Delgen ve bu durumun Avrupa'da oluşan koalisyonun kırılganlaşmasına yol açabileceğini belirtiyor. Trump’ın göreve dönmesiyle birlikte, Batı’nın Rusya'ya karşı daha temkinli bir yaklaşım benimsemesi ve Avrupa'da oluşan koalisyonun kırılganlaşması söz konusu olabilir.

RUSYA’NIN NÜKLEER STRATEJİSİ NE ANLAMA GELİYOR?

Putin’in nükleer doktrininde yaptığı değişiklik, savaşın seyrini değiştirebilecek bir adım olarak değerlendiriliyor. Sezer, bu değişikliğin Rusya'nın nükleer caydırıcılığını artırmayı hedefleyen bir strateji olduğunu belirterek "Rusya’nın nükleer silah kullanma eşiğini genişleterek, Batı’yı ve NATO’yu tehdit ediyor” ifadesinde bulundu. Sezer, Batı’yı ikna etmeye çalıştığı bu stratejinin, Rusya’nın sadece kendi topraklarını ve müttefiklerini değil, Batı’yı da hedef alabileceği bir ortamın yaratıldığını vurguluyor.

“CAYDIRICILIK İÇİN SOMUT BİR ADIM”

Delgen de Rusya'nın yeni nükleer doktrinini bir cevap olarak değerlendirerek "Amerika'nın Ukrayna’ya verdiği silah desteği sonrası Rusya’nın kullandığı yeni nükleer doktrin, caydırıcılığı arttırmaya yönelik somut bir adım” dedi.

“CİDDİ BİR TEHDİT UNSURU”

Delgen’e göre, Rusya, nükleer silah kullanma barajını düşürerek, Batı’ya karşı güçlü bir caydırıcılık mesajı veriyor. Bu stratejinin, Batı’nın kısıtlamaları kaldırması ve Ukrayna’nın Rusya topraklarına saldırılarının artmasıyla birlikte daha da tırmanabileceğini belirtiyor. Nükleer silah kullanımına dair yapılan bu değişiklik, savaşın gelecekteki aşamalarında ciddi bir tehdit unsuru haline gelebilir.

“BATI İÇİN BÜYÜK TEHDİT OLUŞTURABİLİR”

Çıkabilecek herhangi bir nükleer çatışma, sadece bölgesel değil, küresel güvenlik sistemini de sarsacaktır. Sezer, NATO’nun nükleer tehditlere karşı geliştirdiği savunma stratejilerinin, Rusya'nın olası nükleer saldırılarına karşı yeterli olup olmayacağının ancak böyle bir çatışma durumunda anlaşılabileceğini ifade ederken özellikle Rusya’nın nükleer denizaltılarının gücüne dikkat çekti ve "Rusya'nın nükleer denizaltılarını sahaya sürmesi, Batı için büyük bir tehdit oluşturabilir” ifadesinde bulundu. NATO’nun bu stratejilere karşı nasıl bir savunma geliştireceğinin belirsizliğini sorguluyor.

“RUSYA, UKRAYNA’DA NÜKLEER SİLAH KULLANABİLİR”

Delgen ise, Rusya’nın nükleer başlık taşıyan hipersonik Zirkon füzeleri gibi stratejik silahlarının NATO savunma sistemlerini zorlayabileceğini belirterek "Zirkon gibi hipersonik füzeler, NATO’nun mevcut savunma sistemlerine karşı çok büyük bir tehdit oluşturabilir" diyerek, Rusya’nın topyekûn bir NATO savaşı yerine, yalnızca Ukrayna’da nükleer silah kullanma olasılığını daha yüksek olduğunu belirtti. Ancak Delgen, Rusya’nın bu tür bir saldırıya başvurmasının ancak kendi varlığını tehdit altında hissetmesi durumunda mümkün olacağını vurguladı.

“UKRAYNA’NIN NATO ÜYELİĞİ SAVAŞI TIRMANDIRIR”

Öte yandan Ukrayna'nın NATO üyeliği, uzun süredir tartışılan bir konu. Sezer, Ukrayna’nın NATO’ya katılmasının, Rusya için kabul edilemez bir adım olacağına dikkat çekerek "Kiev'in NATO üyeliği, Rusya için bir tehdit olarak görülebilir ve bu, savaşın daha da tırmanmasına yol açabilir” dedi. Sezer, Rusya'nın savaşın sona erdirilmesi için Ukrayna'nın NATO üyeliğini bir ön koşul olarak gördüğünü belirtti.

“NÜKLEER İŞBİRLİĞİ YAPILABİLİR”

Delgen ise, Ukrayna’nın NATO üyeliğinin savaşın daha da tırmanmasına yol açabileceğini ve bu yüzden kısa vadede böyle bir adımın atılmasının zor olduğunu belirtti. Delgen, "Ukrayna'nın NATO üyeliği, Rusya-NATO çatışmasını derinleştirebilir. Bunun yerine, Batı ile nükleer işbirliği yapılması daha olası bir senaryo olabilir” ifadesinde bulundu. Böylelikle, Ukrayna’nın Batı ile tam entegre olmasını sağlayabilir.

TRUMP’IN DÖNÜŞÜ BARIŞ SÜRECİ İÇİN YENİ BİR UMUT MU?

Sezer, Trump’ın ABD Başkanlığı’na dönmesinin, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta barış sürecini başlatabilecek önemli bir etken olabileceğini söyledi. Putin ile olan kişisel ilişkileri göz önüne alındığında, Trump’ın barışçıl bir yaklaşım benimsemesinin, Ukrayna ve Avrupa açısından yeni bir dönemi başlatabileceğini belirtti. Delgen ise, Trump’ın dönmesinin, sahada yaşanacak gelişmelere bağlı olduğunu ifade etti. Trump’ın barışa yönelik adımları atsa da Putin’in yeni ABD yönetimine güvenip güvenmeyeceği, sürecin seyrini belirleyecek önemli bir faktör olacağı görüşünde bulundu. Delgen "Trump’ın dönmesi, savaşın gidişatını değiştirebilir. Ancak Putin'in Trump'a olan güveni, barış sürecinin önündeki en büyük engel olabilir” diye konuştu.

KÜRESEL GÜVENLİKTE BÜYÜK BİR DÖNEMEÇ

Rusya-Ukrayna Savaşı yalnızca bölgesel değil, küresel güvenlik açısından da büyük bir dönemeç. Uzmanlar, savaşın daha da tırmanmasının, jeopolitik dengeyi tamamen değiştirebileceğini vurguluyor. Batı’nın desteği, Rusya’nın nükleer stratejileri ve Ukrayna'nın NATO üyeliği gibi faktörler, önümüzdeki dönemde savaşın seyri üzerinde belirleyici olacaktır.

Dünya Haberleri