Hain darbecilerin tankları, topları, uçakları ve helikopterleri karşısında Türk Milleti'nin yüreği vardı. O gece Türk Milleti, üzerlerine yağan kurşunlara aldırmadan hainleri durdurmayı başardı. 15 Temmuz Türk Milleti'nin son kahramanlık destanı olarak tarih sayfalarına yazıldı. O gece canlarını hiçe sayarak darbecilere karşı duran gaziler, yaşadıklarını şöyle anlattı:


ALLAH BİZE CESARET, ONLARA KORKU VERDİ

İki çocuk annesi Safiye Bayat: "O gece iki çocuğumu bırakıp 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ne gittim. Orada askerlerle ve komutanlarıyla görüşüp ikna etmeye çalıştım. Beni öldürmekle ve tutuklamakla tehdit ettiler. "Oradaki bir komutan bana 'sen ölen askerlerin farkında mısın' dedi. Ben de 'sen ölen masum insanların farkında mısın?' şeklinde cevap verdim. Komutan müsveddesi beni susturdu ve yanağımın üzerinden ateş etti. İman ile yürüyen ayak ve el korkmaz. Allah, o gece bizim gibi inananlara cesaret serpti, onlara da korku. Tankın, topun, ağır silahın karşında sadece topraktan olma, elinde silahı olmayanlar vardı. Erkek kardeşim alabilirdi silahını ama almadı. 'Abla, askere mi sıkacağız, ne yaparlarsa yapsınlar, biz böyle gideceğiz' dedi. İşte biz askerimizi böyle seviyoruz. Askerlerin açtığı ateşle ayağımdan yaralandım. O gece şehit olmaya hazırdım ama Allah bunu bize nasip etmedi."

GAZİ OLMAKTAN ŞEREF DUYDUM

Kazım Çakır: "Darbeyi televizyondan öğrendikten sonra arkadaşlarımızla buluştuk. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı karşılamak için Esenboğa Havalimanı'na gittik. Cumhurbaşkanı'nın Ankara'ya gelmeyeceği anlaşılınca önce Gençlik Parkı'na, ardından da Genelkurmay Başkanlığı önüne gittik. Orada hainlerin açtığı ateşle gazi oldum. 15 Temmuz'daki kahramanlıklar aylarca, yıllarca konuşulsa dahi bitmeyecek bir hadise.


ÇOCUKLARIMIN GELECEĞİ İÇİN DIŞARI ÇIKTIM

Abdullah Sezgin: O gece çocuklarımın geleceğini düşünerek sokağa çıktım. Genelkurmay Başkanlığı önündeydim. FETÖ'cü askerlerin ateş edeceğini hiç tahmin etmiyordum. Sadece gaz yiyebileceğimizi düşünmüştüm. Açılan ateşle karnımdan yaralandım. Tam 6 gün yoğun bakımda kaldım. O gece gençlerin gerçekleştirdiği fedakarlığı bir kez daha görmüş oldum. 'Yeni nesilden bir şey olmaz' diyenler o gece yanıldı. O gece binlerce genç tankların üzerinde vatanlarına sahip çıktı.


ŞEHİT ARKADAŞLARIMI KISKANDIM

Ahmet Arık: "O gece yanımıza aldığımız tek silahımız bayrağımızdı. Türk milletinin kutsal emaneti bayrağı olarak o gece meydanlara indik. Bu alçaklar, hainler memleketimizi ele geçirmek için planlar ve hesaplar yapmışlar ama bir şeyin hesabını yapmamışlar. Onlar, bu yüce milletin kahramanlarını unutmuşlar. Ben gazi oldum ama o gece şehit olmayı gerçekten arzuladım. İnsan şehit olan arkadaşını kıskanır mı? Ben kıskandım. Keşke ben de şehit olsam' dedim. O Allah için şehit oldu. Bizim gidebileceğimiz başka bir ülkemiz yok. Bu vatana hep beraber sahip çıktık, çıkacağız."

O GECE TÜM DÜNYA ŞAHİT OLDU

Emin Ertaş: "15 Temmuz gecesi Türk Milleti büyük bir cesaret ve inanç örneği gösterdi. Başka hiçbir ülkede görülemeyecek şeylere o gece tüm dünya şahit oldu."


POLİS VE ASKERİN ARASINA GİRDİK

Üzeyir Civan: "Eşim ve birkaç akrabamla yola çıktık. Amacımız Sabiha Gökçen Havalimanı'na gitmekti. Gişelerde indim, yaya devam etti. Oradaki vatandaşlarımızla birlikte, 'asker polis kardeştir' sloganları attık. Karşılığında yine silah sesleri geldi. 'Asker de bizim, polis de bizim. Aralarına girelim, siviller olarak dur diyelim' dedim. Bu kana engel olmak istedim. Askerlere doğru yürürken kulağımda inanılmaz bir çınlama hissettim. Baktım, sol kolum yok. Bir süre yürüdüm, sağ elimin ortasının delik olduğunu fark ettim. Çimlere yığıldım kaldım. Hastaneye gittik, kolumu kurtaramadık. G3 mermisi kolumu parçalamıştı. Sol kolum kesildi. Sağ elim ise ameliyatla iyileşti. Kolsuz yaşanır ama vatansız yaşanmaz. 15 Temmuz unutulmadı, unutulmaz, unutulması da mümkün değildir. Elhamdülillah yüreğimizdeki imanla beraber bizim olan bu vatanımızı hainlere teslim etmedik, etmeyeceğiz. Giden bir kolumdu ama kalan vatanımızdır. O yaşadıklarımız gerçekten akıl alır gibi değildi.


PİJAMA VE TERLİKLE GİTTİM

Musa İlhan: "Vatanımız için bayrağımız için sokağa çıktık. AKOM önünde kalabalık vardı askerler orayı tutuyorlardı. Ben abdest alıp pijama terlik çıkıp oraya gittim. Çatıdaki bir asker vardı. Onun yaptığı ateşle vurulmuşum. Tam ağaçların olduğu yere düşmüşüm. Oradan almışlar hastaneye götürmüşler. Mermi kalbimin birkaç milim yanına isabet etmiş. Riskli olduğu için çıkaramıyorlar. 7 yıldır onunla yaşıyorum. İster istemez hareket kısıtlılığı yapıyor. Geceleri yatarken üzerine yatamıyorsunuz. Verimli bir uyku alamıyorsunuz. Hamdolsun. Buna da şükürler olsun. Bir vatan için bin tane Musa feda olsun. Rabbim şehitlik değil ama gazilik nasip etti. Bizler Türk Milletiyiz bizler asla ve asla vatansız yaşamayız."

15 TEMMUZ'UN EN KÜÇÜK GAZİSİ

9 YAŞINDAKİ Batuhan Çetiner: "İstanbul Fatih İlçesi'nde oturuyorum. O karanlık gecede darbe nedir bilmezdim. Yaşadıklarımla darbe nedir öğrendim. Haberleri açtığımızda askeri kalkışma olduğunu öğrendik. Anne ve babamda panik vardı. Ben de korkmuştum. Vatan Emniyet Müdürlüğü'nün önüne gitmeye karar verdiler. Ben de geleceğim dedim. Hep birlikte Vatan Caddesi'ne yürüdük. Emniyet Müdürlüğü önüne geldiğimizde polisler bizi yalnız bırakmadı. 'Meydanları boş bırakmayın' diyorlardı. Helikopterler başımızın üzerinde dolaşıyordu. Önümüzden askerler tankla geçiyordu. Herkeste heyecan, panik vardı. Ama kimsenin meydanları terk etmeye niyeti yoktu. O anda kolumda bir acı hissettim. Sol kolumdan vurulmuştum. Hemen hastaneye gittik. Çok şükür şu an iyiyim. Koluma isabet eden hainlerin mermisi, artık bir kahramanlık nişanıdır benim için. Kahramanlık hiç korkmamak değil, korktuğun halde korkularının üzerine gitmektir. İşte Türkiye halkı, 15 Temmuz'da bunu yapmıştır. Vatanını hainlere teslim etmemiştir, etmeyecektir."


HASTANEDE BİZİ ÖLDÜRMEK İSTEDİLER

Öğretmen Ramazan Nerede: "Beş kuzenimle İBB önüne koştuk. Rütbeli bir askerin emir vermesi üzerine 20 hain ateş açtı. Vurulup yere düşen kuzenim ile tanımadığım yaralı bir kadına yardım etmek isterken kolumdan, bacağımdan ve omzumdan vuruldum. O arada sağ olsun vatandaşlar bizi hastaneye kaldırdı. Orada da inanılmaz bir manzara vardı, cesetler, yerlerde kanlar, doktor ve hemşireler yetişemiyordu. Orada bir saat geçirdim. Cuntacı askerler bu sefer de hastaneye yaralı olan insanları vurmaya geldi. 'Bunlar darbeye karşı durdu, bunları öldürelim' diye ama halk tabii ki bırakmadı. O sırada Allah razı olsun biri geldi, aralarında benim de olduğumu 5 yaralıyı alıp Haseki Hastanesine götürdü. Siyah bir arabayla gelmişti, teşekkür etmek için halen o adamı arıyorum. Orası da ana baba günüydü, her yerde şehitler, yaralılar vardı. Doktorlar yetişemiyordu, yaralı olmayan bir kuzenim vardı, o beni tedavi etti. Hastane avlusuna ses bombaları atarak yaralıları korkutmaya çalışıyorlardı. Herkes hastane önünde bekliyordu. 'Darbeci askerler etkisiz hale getirildi' diye dışarıdan halk bağırınca rahatladık."

İSTANBUL'A İŞ BULMAYA GİTMİŞTİM

Mehmet Devran: "13 Temmuz 2016'da Şanlıurfa'dan iş bulmak amacıyla İstanbul'a gittim. Darbeyi öğrenince, "Bu gece çıkmazsak hangi gün çıkacağız?" diye aramızda konuştuk. Dışarı çıkınca, Saraçhane önünde 20 kişilik asker grubuyla karşılaştık. Askerler bir türlü geri çekilmedi. Rütbeli asker atış serbest deyince oradaki 20 asker şarjörü bitene kadar sıkmaya başladı. Omzumdan ve göğsümden yaralandım. Daha sonra bizi hastaneye götürdüler. Allah vatanımızı, devletimizi, milletimizi bir daha böyle duruma düşürmesin. Böyle cuntacı askerlerin darbe kalkışmasına izin vermesin."


BABAMIZ ŞEHİT BİZ GAZİ OLDUK

Nahit ve Emrah Akkan, beraberlerinde babaları Tevhit Akkan'la birlikte Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde darbecilere direnenler arasındaydı. O gece Tevhit Akkan şehit olurken, iki oğlu da gazi oldular. Nahit Akkan o geceyi şöyle anlattı: "Aklımızda Genelkurmay Başkanlığı’na gitmek vardı ama Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin yakınlarında 2 tane tank gördük. Önlerinde durduk, üzerimizden ateş etmeye başladılar. Biz ilerlemek istedik ama 20-30 kişilik kalabalık bir grup olduğunu gördük, hemen araçtan inip yanlarına gittik. Önce babamız inmişti. Yürürken bir polis aracının ateş edilerek tekerlerinin vurulduğunu gördük, yanındaki polisler yaralıydı, uçaklar üzerimizden sorti yapıyor bir taraftan da sürekli mermi sesleri duyuyorduk. Bir genç tanklara doğru koşunca ben de arkasından gittim. Benim arkamdan da babam ve kardeşim geldiler. Tankın önüne gittiğimizde nizamiyeden sivil bir adamın gelip 'asker görevinizi yapın' dediğini duydum. Ondan sonra üzerimize sol tarafımızdan mermi yağmaya başladı. Ben orada yüzümden yaralandım, kardeşim karnından mermi yemiş yere düşmüştü, ayağa kalkıp arka tarafta yerde yatan babamın yanına gittim, tanktaki askerlerden 'Arabayı alıp babamı hastaneye götüreyim' diye izin istiyorum, izin vermiyorlardı. Olay anında önümüzden giden genç de vuruldu. Babamı acil servise götürdüğümde can çekişiyordu, ona sürekli şehadet getirmesini söylüyordum, 'Benim söylediğimi tekrar et' diyerek telkinde bulunuyordum. Babamı kaybettiğimizi sabah saatlerinde söylediler. O gece hastaneye o kadar çok yaralı geliyordu ki gelen yaralıların hallerini unutamıyorum. Ben vurulduğumu hissetmedim olayın sıcaklığıyla. Bir ara nefesim kesildi, geçti sonra ama sonrasını hatırlamıyorum, bilincim kapanmış. Vurulduğumu 4 gün sonra hastanede öğrendim. 3 ay boyunca yoğun bakımda kaldım."